31 Mar 2009
by sinestezi
in Aşk
Etiketler:alper akpınar, Ayrılık, Aşk, Özlem, gökyüzü, güneş, love, rüya, ruh, sevgi, sevmek, Sinestezi, toprak
Koşa koşa gelsem açar mısın kucağını?
Ellerimi uzatsam tutar mısın, ısıtır mısın üşüyen ellerimi sımsıcak, pamuk gibi yumuşak ellerinle? Soğuktan kıpkırmızı olmuş burnumu öper misin, yanaklarıma dokunur musun? Bilir misin, seni seviyorum ben. Bilirsin elbet! Bilmesen gülmezdin üşüyen ruhumu ısıtmak için. Almazdın yumuşacık ellerine minicik kalbimi. Dokunmazdın acıyan yüreğime. Daha fazla
31 Mar 2009
by Erkan Mercan
in Aşk, Deneme, Edebiyat, Mektup, Serbest Yazı
Etiketler:ben, bey, biz, gündüz, gece, gidiş, gittin, hanım, kaçmak, karanlık, kızgınlık, sen, serhan yüksel, siz, unutmak, zaman
Sen gittiğinde geceler uzamaya, günler kısalmaya başlamıştı. İki mevsim geçti senin üzerinden; tadı tuzu olmayan, acısı yerinde iki mevsim.
İşkenceye hazır ofislerden, kahve ve sigara tadındaki karanlıklara taşınmıştık biz oysa.
Takım elbiselerin biçimlendirdiği bey – hanım kılıklarından çıkıp senli – benli ve en güzeli bizli kelimeleri uçuştururduk birbirimize.
Saçlarının değdiğini hissederdim yüzüme, bana yazarken, ellerinin sıcaklığını.
“Evet” derdim içimden “Evet, bu kadar uzaktayken ancak bu kadar yakın olabilir iki insan”
Biz karanlıkta kalmalıydık Küçük Hanım; aydınlığa çıkmak için aşkı mum gibi yakıp eritmemeliydik. Daha fazla
25 Mar 2009
by gonca akpınar
in Aşk, Şiir
Etiketler:ağaçlar, üzülmek, bütünleşmek, derin, gece, iki yüzlü, karanlık, kuşlar, serhan yüksel, sevinç
Eğer bu gece ölürsek,
Ruhlarımızı rüzgarlar götürecek
Diğer günlerden daha hızlı
İzlerimizi bu dünyadan silecek
Ve iki yüzlüler arkalarını dönüp gidecek
Gözlerinde yaş kalplerinde sevinçle
Üzülen olacak mı bilmem ama
Ağaçlar ve kuşlar ağlayacak o gece
Gece daha karanlık olması gerekenden
Ölüm yayılıyor tüm bedenimize
Bütünleştik ayrılmadık sevdiklerimizden
Vücudumuzu bıraktık onlar için
Soğuk bir günde sabah erken
Ve de gülenler vardı derinden derine.. Daha fazla
25 Mar 2009
by Derya Koşar
in Deneme
Etiketler:akıl, deniz, derya koşar, endişe, firar, huzur, hırs, kaygı, köprü, masum, ruh, saf, sonsuzluk, us, yalın, zaman
Sonsuzluğa açılan bir kapıdır deniz. Çözülemeyen zamanlarda, duvarların altında kaldığında, masanı yumruklarken, onlarca kapının hiçbirini çalmak istemediğinde, kimsenin sözleri kandırmaya yetmediğinde, insanoğlu tahammül sınırlarını talan ettiğinde, gözlerinden süzüleni saklamak zorunda kaldığında… Yavrusunu çağıran, özleyen ana gibi hep seslenir kendi yatağından… Daha fazla
24 Mar 2009
by gonca akpınar
in Aşk, Şiir
Etiketler:Ağlamak, beyaz, gece, gece yarısı, gri, leke, ruh, ruh çağırmak, serhan yüksel, siyah
Dün gece yarısı herkes yattıktan sonra
Ruh çağırdım
Hiç tanımadığım birinin ruhunu
Ona senin adını bağırdım
O da fısıldadı kara rüzgarlara
Ruh tamamen beyaz değildi
Siyah gri lekelerle donanmış
Bir çarşaf gibi
Dakikalarca durdu karsımda
Anlaşılmamaktan dert yandı
Ve lekelerinin sebebinin
Günahlardan olduğundan bahsetti
Ben O’na yalan söyledim O’da inandı
Bir ruh çağırdım dün gece yarısı
Hiç tanımadığım birinin ruhunu
Koptu geldi taa içimden
Ağladı dakikalarca karsımda
Dün gece yarısı herkes yattıktan sonra.. Daha fazla
24 Mar 2009
by gonca akpınar
in Aşk, Şiir
Etiketler:Ay, ayaz, çiğdem yılmaz, gökyüzü, göz yaşı, günah, gece, intihar, köşe başı, kitap, parmak, unutmak, uyumak, yeryüzü, şair, şarap
Hiçbir şairin intihar etmediği bir geceydi..
Ayazdı ay, gökyüzü bulanıktı..
Damarımdaki yalnızlık miktarı boyumu aşmaktaydı..
Bir kadeh şarap içmek şarttı,
Farzdı yırtık kitaplar boyu şiirler okumak..
Hiçbir kalemin kağıda dokunmadığı bir geceydi.. Daha fazla
24 Mar 2009
by Erkan Mercan
in Aşk, Şiir
Etiketler:Aşk, Ölüm, barış, Duman, gülşah üremli, istemek, kalp, korku, sevgi, sevmek, yokluk, Şiir
Beni korkutan ölüm değil inan…
Ben..!
Ölmekten korkuyorum…
Çubuğunu yakıp bir kızılderelinin,
Keyifle çadırında oturması,
Dumanla anlatmak istediğini
Anlatması gibi…
Neden…?
Ben konuşarak sevdiğimi anlatamıyorum, neden? Daha fazla
22 Mar 2009
by gonca akpınar
in Aşk, Şiir
Etiketler:ayak izi, Ayna, çiğdem yılmaz, doğu, gökyüzü, gri sis, kanamak, müptela, mevsim, uçurum, yolcu, zaman dilimi, zıt yönler, şemsiye
Biz seninle dolduramadık hiçbir mevsimi.. Aramızda hep gri sisler vardı..
Aynı yolun zıt yönlerine ilerleyen yolcularıydık aynı zaman diliminde..
Senin gözlerin doğudaydı,
Benimki ise gökyüzünde..
Aramızda kırık bir ayna gibi kaldı sevda..
Üzerimize hep yağmurlar yağdı,
Sen şemsiyelere sığındın her daim,
Benimse yüzüm bulutlara bakardı..
Aynı şehrin havasını solusak da,
Ayak izlerimiz hep farklı taraflaraydı..
Sen yaşama bağlı suretlere koştun hep,
Bense intiharlı şiirlere müptela bir kadın..
Aramızda dipsiz bir uçurum vardı,
Sana doğru adım atsam, yaralarım çıldırasıya kanardı..
(…kanadım…) Daha fazla
22 Mar 2009
by sinestezi
in Aşk, Başkaldırı, Felsefe, Psikoloji, Serbest Yazı, Sosyoloji
Etiketler:alper akpınar, Anne, ateş, Aşk, Ölüm, Baba, Düşünmek, gökdelen, gökkuşağı, gökyüzü, hayat, kahve, kalp, kirlenmek, paylaşmak, sevgi, Sevgili, toprak, Yalnızlık, yaşam, yaşamak, zenginlik, İnsan

Gidip kendime kahve alacağım hayatım, sen de ister misin? Belki yüreğimizi yeniden ısıtmaya yardımcı olur!
Sevdiğimiz zaman gösterirdik sevdiğimizi, bir zamanlar. Annemize sarılır, öperdik yanaklarından. Babamız bizi sırtına alır gezdirirdi. O zamanlar henüz gökdelenler yoktu. Delememişti kimse göğü, ve hala bir şansımız vardı zıplayarak gökkuşağına erişmek için.
Daha fazla
18 Mar 2009
by editor
in Ekonomi, Makale, Tarih
Etiketler:1986 Krizi, 1988 Krizi, 1989 Krizi, 1991 Krizi, 24 Ocak Kararları, Bavul Ticareti, bütçe açığı, borç, Darbe, döviz, döviz rezervi, deflasyon, devalüe, dış ticaret açığı, economic cris, ekonomik buhran, ekonomik kriz, enflasyon, erzincan depremi, GSYİH, körfez krizi, körfez savaşı, kredi, milyar dolar, Rusya, Sanayi, Süleyman Demirel, SSCB, stagflasyon, tasarruf, Türki Cumhuriyetler, tolga akpınar, Turgut Özal, Yıldırım Akbulut, İşsizlik, ırak savaşı
ÖNEMLİ UYARI: LÜTFEN AŞAĞIDAKİ YAZIYI KAYNAK VE YAZAR İSMİ BELİRTMEDEN BAŞKA BİR PLATFORMDA YAYINLAMAYINIZ! HER HAKKI SAKLIDIR!
Kamu harcamalarındaki anormal artışlar, darbeler, kamu sektörünün hızlı büyümesi ve bunun yanı sıra özel sektörün yerinde sayması, ülkede meydana gelen depremler, terör eylemlerinin artması ve de Körfez Savaşı bu üç krizin başlıca sebepleridir. Aşağıda 1986,1988-1989 ve 1991 ekonomik krizleri hakkında temel bilgiler sunulmuştur;
1986 Krizi
1980 Krizinden sonra,darbenin de etkisiyle hazırlanan 24 Ocak Kararları uygulamaya konuldu. Kararlar neticesinde ihracat oranları arttı. 1978 yılında 2,3 milyar dolar olan ihracat 1983 yılında 5,7 milyar dolara çıktı.
Turizm gelirleri 261 milyon dolardan 283 milyon dolara çıktı. Daha fazla
17 Mar 2009
by Derya Koşar
in Deneme, Serbest Yazı
Etiketler:Aşık Veysel, beden, Ceza, düşünce, Düşünmek, dede, derya koşar, eğitim, Fuzuli, insanlık, iyi çocuk, Mahzuni, ruh, Sagopa, Sebep, Teknoloji, toprak, yalvarmak, yaşam, Yunus Emre, İnsan
İlk kez yalvarıyorum.. En kötüsü dilenmek mi? Dileniyorum..
Elimi tut.. Kenetlenelim tekrar.. Bize yakıştığı gibi.. İnsan olmanın üstünlüğünü hatırlamak gibi. Beynimiz pas tutuyor ayakları yere basan gençliğimi kaybediyorum.
Evin büyüğü başlıyor “Önceleri böyle miydi yaa?.. Ama siz iyi çocuklarsınız..”. Yerin dibine mi girmeli? Mp3 çaları takıp “o zaman, bu zaman değil” mi demeli? Ya da zor olanı yapıp, şapkanı önüne koyup düşünmeli mi?
“Ceddin deden, neslin baban..” diye başladım;
Köyde dedem toprak çapalardı. Hala çapalar(Tabi organik-inorganik karmaşası yokmuş o zaman).. Daha fazla
16 Mar 2009
by editor
in Tarih
Etiketler:1.dünya savaşı, 18 mart 1915, 18 mart deniz zaferi, Admiral de Robeck, atatürk, çanakkale savaşı, birinci dünya savaşı, itilaf devletleri, kurtuluş savaşı, nusret mayın gemisi, savaş gemisi, seyit onbaşı
18 Mart 1915′ de İtilaf Devletleri olarak tabir edilen düşman kuvvetleri Admiral de Robeck komutasındaki 16 savaş gemisiyle Çanakkale Boğazını geçmeye kalkıştılar. Boğazı geçip İstanbul’ u ve Anadolu’ yu işgal edecekler ve böylece 1.Dünya Savaşının galibi olacaklardı. İşte bu düşmanlardan vatan topraklarımızı kurtaran yine Mehmetçik oldu. Nusret Mayın Gemisi adlı Osmanlı mayın gemisinin boğazın Asya tarafına yerleştirdiği deniz mayınları ve Mehmetçiğin karşı konulamaz kazanma azmi, bu 16 gemininde boğazdan geçmesini engelledi ve batmaz denilen ihtişamlı gemileri denizin dibine bir daha oradan çıkmamak üzere batırdı. Nusret Mayın Gemisi böylece sadece gemileri değil, düşmanı da denizin dibine batırdı. Daha fazla
13 Mar 2009
by Derya Koşar
in Deneme, Felsefe, Psikoloji
Etiketler:anlamak, ben, düşünce, Düşünmek, derya koşar, görmek, hayat, Nietzsche, yaşam
Küçük bir belde ki her yer yeşil. Penceremde orman. Arzu edilen yer farklı bir mekana geçiş, mekandaki rahatlığı bulma çabası, maneviyatındaki genişleme. Ve bir gülümseme.. Yakup, Belde’nin delisi. Kola ve turşudur en büyük mutluluğu. Delirmesi ve yine bir kızın bırakması, hastane bahçesinde “Hey onbeşli” diye başlaması.
Hiç düşünmemiştim, insan nasıl deli olur? Anladım ki daha çok düşünecektim insanı ve doğayı (alternatif de yoktu zaten).. Gece-gündüz, yer-gök aynıydı nasılsa. Beldenin nabzı atmıyordu ama sessizlikte acı vardı. Gençlik ve yalnızlık sindirerek yaşatıyordu her bir kareyi.
Ekip hazırlanır siren çalar giderim duvarları arasında bir santim boşluk olan tomruk eve. Teyzem başlar “İstanbul’dan çocuklarım gelecek, beni tedavi ettirecekler”.. “Evet..” derim, “gelecekler..” Bir soğanı vardı dolabında bir de ilacı… Daha fazla
09 Mar 2009
by editor
in Coğrafya, Deneme
Etiketler:ahşap direk, araba, atlılar, dağlar, doğa, elektronik, gök, kağnı, Kürkçü dükkanı, mekanik, ovalar, siyah kablo, tabiat, teneke yığını, tolga akpınar, yeşil, yol hikayesi
Dağlar sıralanmış, sağıma bakıyorum dağ, soluma bakıyorum dağ. Kar ise üzerlerini örtmüş üşümesinler diye, bembeyaz bir battaniye gibi. Göğe bakıyorum, ağlamaklı lacivertlerin en koyusu. Dağ kenarlarındaki ovalar ise yemyeşil…
Ovaların üzerinde yemyeşil otlardan başka üzerinde siyah kablolar taşıyan yeşil ahşap direkler çarpıyor gözlerime. O ahşap direkler bir zamanlar yeşil yaprakları altında insanların gölgelendiği birer canlıydılar oysa. İnsan merak ediyor doğrusu bu ahşap direkler ve üzerinde taşıdıkları siyah kablolar hangi coğrafyada başlayıp hangi coğrafyada bitiyor. Bir ahşap direğin üzerindeki kabloyla medeniyeti bir yerlere taşıdığını düşünmek heyecan veriyor insana… Daha fazla
08 Mar 2009
by gonca akpınar
in Serbest Yazı, Sosyoloji
Etiketler:öpücük, kurbağa, maneviyat, masal, pişmanlık, prenses, selen urcan, İnsan
Prenses yanlış kurbağayı mı öptü? Masal mı bozuldu? İşler sarpa sararken bir kurbağa insan yerine kondu. Peki ikinci öpücük ona insan olabilme erdemini vermeye yetebilecek miydi? Ya da prenses yanlış, acele ve tutkulu bir seçimin kabullenilmişliğiyle mi ezilecekti?
Masal artık 21.yy masalı olsa sonu bir yere bağlanırdı mutlaka. Nihayetinde maddeye bağlanmayan bir maneviyat bu yüzyılda masalda bile olsa imkansızı haykırıyordu.
Gerçek doyuma ulaştıran maddeci dünyanın maneviyatsız maddeleri olmak ne de aykırı ruhuma. Bir laf etmeliyim ki doyurmalı karnımdan önce ruhumu. O zaman anlarım ki doyduğumu.
Ne kadar az pişmanlık kalırsa geride o kadar mutluluk olur ilerde. Keşkelere takılmadan doğru kurbağalara insan olma zevkini tattırmak mesele! Daha fazla
08 Mar 2009
by gonca akpınar
in Aşk, Şiir
Etiketler:Ölüm, özlemek, gitme, kalp, kalpsiz, kovan, metehan akpınar, toprak, unutmak, vurmak
Kalbimden vurmanı çok istedim.
Ama boş bir kovanla değil..
Kalbimden vurmanı ben istedim.
Ama gitmeni değil..
Sesini duymayı ben istedim.
Ama arkadaşça değil..
Gidiyorum..!
Ayrılığı ben istedim.
Ama beni unutmanı değil..
Özlemeyi ben istedim.
Ama hiç uğruna değil..
Gelmemeni ben istedim.
Ama aramamanı değil..
Unutmanı ben istedim.
Ama hatıraları değil..
Özlüyorum..!
Gelmeni ben istedim.
Ama kalpsiz değil..
Sesini duymayı ben istedim.
Ama arkadaşça değil..
Gelmiyorsun..? Daha fazla
07 Mar 2009
by gonca akpınar
in Aşk, Şiir
Etiketler:Ayrılık, Özlem, çiğdem yılmaz, dua, günah, Kayıp, kirpik, mola, Oku, sen, Tanrı
Kutsallığı yırtık hayatımın ilk ayeti idi, ruhuma bir sancı gibi inen varlığın..
Kayıp Tanrım’ın adı ile ‘sen’i okumaya başladım.. İşlediğim en siyah suçtu gözlerin..
Kirpiklerinde soluklanmak adına verdiğim molalar, Günah niyetine işlenmişti amel defterime..
Yani anlayacağın terazinin cehennem kefesi ağır geliyordu işte..
Zaman senden yanaydı durduğum Araf’ta, akıyordu teklemeden, Bana ise akrebin yelkovanla amansız savaşını izlemek kalıyordu..
Yani diyeceğim şu ki; Mevsimlerin ‘sen’le bezenme ihtimali ahretlik bir soru oluyordu..
Kirli dualarımın ilk anlamı idi
Yüreğime bir taş gibi oturan ayrılığın..
Pas tutmuş surelerimin adı ile ‘sen’i özlemeye başladım.. Daha fazla
07 Mar 2009
by editor
in Aşk, Şiir
Etiketler:Ayrılık, Ağlamak, gel, kalp atışı, leave, leaving, mavi göz, selen urcan, sen, sevdim, you, Şiir

Ben sadece seni sevdim!
Ağlarken yüzümü boynuna yaslayıp seni koklamayı sevdim.
Mavi gözlerinde bütün mavileri görebilmeyi sevdim.
Sana sarılırken duyduğum kalbin atışını sevdim.
Elimi tuttuğunda birine güvenebilmeyi görüp sevdim.
Seni değil seninle yaşamayı sevdim.
Bana bakıp ağlayabilmeni sevdim.
Bazen beni kıskanmanı, bazen kızmanı sevdim,
Her ikisinde de sesini duyabilmeyi sevdim. Daha fazla
07 Mar 2009
by gonca akpınar
in Aşk, Şiir
Etiketler:Ayrılık, Aşk, ümit, fotoğraf, kalbimin gözleri, leaving, metehan akpınar, rüya, terketmek, yolcu, Şiir

Gittiğinde hafızamı yitirmiştim,
Bir tek sendin aklımda kalan, gözlerin…
Evet! Gözlerin…
O baktığımda kaybolduğum,
Sanki bir bulutun üstünde hissettiğim kendimi,
Sanki kalbinde bir yolculuğa çıktığım,
O gözlerin…
Ama şimdi sadece fotoğrafın var ellerimde.
Rüyadan uyanırken yanıma aldığım o fotoğraf.
Her baktığımda sensin aklımda, gülüşün, öpüşün…
Hiç çıkmıyor.
Ve şimdi…
Ve şimdi gitmekte olan vapurun,
Arkasından bakakalan bir yolcu gibiyim. Daha fazla
07 Mar 2009
by Alper AKPINAR
in Aşk, Mektup
Etiketler:alper akpınar, Ayrılık, Aşk, Özlem, gamzeler, güneş, Hayal, love, ruh, Sevgili

Gamzelerinin içinde sonsuza dek yaşayabilirdim biliyor musun!..
Nerden bileceksin. Yine de boşver. Senin bir anlık hayalin bile yeterince mutluluk veriyor bana.. Gamzelerin senin olsun. Varsın aydınlatmasın gözlerin gecemi, varsın gülümsemen ısıtmasın ruhumu. Hayalin bana yeter. Sesin, gülüşün, bakışın yeter. Dokunmasan da olur. Varsın ellerim değmesin ellerine, bazen yüzüme bile bakmasan da olur. Bazen gülümsüyorsun ya, bazen azıcık bir ses çıkıyor gülerken, mutlu olmama yeter.
Biliyor musun, seni görmediğim günümü hiç yaşamamayı tercih ederim..ve seni neşeli değilken gördüğüm günleri silebilmeyi ikimizin de geçmişinden. Seni gülerken gördüğüm her günümse bayram. Nerden bileceksin. Bilmesen de olur gerçi. Öyle bir an bile görsem seni, bana yetiyor. Bazen amaçsızca bakıyorsun ya, öylesine, beraber bakabilelim istiyorum dünyaya, birlikte. Olmuyor. Varsın olmasın, yakınız ya hala.. Daha fazla
SON YORUMLAR