Susarak ölmeyiz, ama veda da edemeyiz!

Beni gördüğün gün gibi aşikar, kafanı çevirince görmemiş olmazsın. İçinden konuştuklarını duyuyorum, ben de sana bir şeyler söylüyorum. Susarak ölmeyiz, ama veda da edemeyiz. Kaldığımız yerden devam da edemeyiz. Sustuğumda susuzluğunda kalıyorum, dudaklarım kuruyor, senden yana bakamıyorum, çölünde susuzluktan kuruyorum. Kuruyorum, bilmediğimden olsa gerek, bir şeyler var diye kafamda kuruyorum. Oysa gözlerin susuzluğuma, ellerin uykusuzluğuma çare. Susmasan? Daha fazla

Yine Vurgunlardayım

Yine vurgunlardayım, gel gitler değiyor içime
Suskunum, sonucu olmayan fikirler yürütüyorum
Düşüncelerim de sessiz dilim gibi, bir o kadar çaresiz
Üzüntülerim anlamsız, üzüntülerim yalnız.

Cesur düşmanları var dermanımın, cesur ve düşman.
Kederlerime merhamet etmez onlar, merhametsizdirler.
Umurlarında olmaz tebessümler, yarına olan umutlar.
Zevkleri huzur bozmak, umarsız bırakmaktır.
Hayatın umarsızlığı, umarsızlığın hayatıdır onlar. Daha fazla

ŞEB-İ ARÛS

Bugün Şeb-i Arûs, bugün ruhunu dünyada Yaradana adayanların düğün günü… Mevlâna Celaleddin-i Rûmî, bundan tam 736 yıl önce Konya’ da gözlerini dünya hayatına yumup, ebedi hayata açmıştır. Mevlânâ Celaleddin-i Belhi Rumi ölüm gününü düğün günü olarak betimlemiş ve şu sözleri bir gazelinde söylemiştir;

“Öldüğüm gün tabutum götürülürken, bende bu dünya derdi var sanma…
Benim için ağlama, yazık, vah vah deme; Şeytanın tuzağına düşersen, o zaman eyvah demenin sırasıdır,
Cenâzemi gördüğün zaman firâk, ayrılık deme,
Benim kavuşmam, buluşmam işte o zamandır,
Beni toprağa verdikleri zaman, elvedâ elvedâ demeye kalkışma,
Mezar, cennet topluluğunun perdesidir. Daha fazla

Bizim Demokrasimiz Akrobasiye Benzer mi?

Bilinen o ki; günümüz demokrasilerinin ilham kaynağı Fransız Devrimi’dir. (Antik Yunan’daki demokrasiler ise “stajyer demokrasiler” olarak düşünülebilir.) İşte bu devrimin hazırlık aşamasındaki en ünlü simalardan biri olan François Marie Arouet -ki biz onu Voltaire olarak tanırız-:”L’homme est libre au moment qu’il veut l’être” diyerek aslında 250 yıl öncesinden bir rot-balans ayarı çekmişti. Yani diyordu ki: “İnsan istediği an özgür olur.” Bizim demokrasimiz ise bütün hesapların dışında gelişen, gökten zembille inen ve hiçbir fizik yasasına uymayan enteresan bir demokrasi örneği olarak diğer hiçbir ülkenin demokrasisine benzememekteydi. Bu paradoksun temelinde yatan şeyi ise Voltaire yukarıdaki sözü ile çoktan işaret etmişti. Daha fazla

Dil Komedisi

“Forum dili ve edebiyatı”nın artık akademik bir hâl aldığı şu yıllarda, her önüne gelenin bir filolog olması da yadırganacak bir hâl olmasa gerek. İnternetin “aliyulâlâ”larla dolu bir alan olduğunu gördükçe de Farabi’ler, Galile’ler, İbn-i Sina’lar artıyor diye umutlanıyor; fakat eşsiz bir cehaletin muhasarasında olduğumuzu anlayınca utanmaya başlıyorum.

Evet…”Bir milleti yok etmek istiyorsanız, önce onun dilini yok edin.”. Bu saçma sava karşı son derece akademik bir tepki veriyor ve en kibar yanımla: “Hadi be!” diyorum. Bu sözün bir ayet kesinliğinde olduğunu ise, bu söze büyük bir imanla bağlı olan ve bu saçmalığı dilinden düşürmeyen skolastik beyinlerin varlığından anlıyorum. Daha fazla

Ev Kadınlarının Toz Yuvaları!

Sonra tamamlayacağım, şimdi brain storming yapıyorum sadece.
Danteel danteeel…
vitrin ve cam eşyalar. (7 Eylül)

Ev kadınlarının bilinçli olarak yarattıkları “toz yuvaları” olduğunu düşünüyorum. Bunun sebebi, vakitlerinin çoğunu “ev”de geçirmeleri olabileceği gibi, doğrudan ve sadece “kadın” olmalarından da kaynaklanabilir.

Evde zaman geçiren kadın, kocasını ve/ya çocuklarını yolladıkan sonra temel işleri yapar ve sonrasında birkaç saat boyunca boşluğa düşer. Bazen sabah programlarıyla, bazen alışverişle doldurulabilen bu boşlukların kesin çözümü ise, konu başlığında geçen “toz yuvaları”dır. Daha fazla

Karga Şeysi !

Ben bu kargaları anlamıyorum. Sürekli etrafımdalar. Sabah evden çıkıyorum, karganın teki gelmiş kedilerin ıslak ekmeklerini yiyor zorla. Yanından geçiyorsun umursamıyor.

Sonra kargalarla ilgili deyimler geldi aklıma. Derler ya “karga bokunu yemeden” diye. Hatta, nispetle kibar insanlar “karga kahvaltısını etmeden” derler.

Ne demek şimdi bu ki? Kargalar sabah kalkıyor, ellerini yüzlerini yıkamadan ilk iş olarak kakalarını yapıyor, sonra da bunu afiyetle yiyorlar mı? Bunu içgüdüsel olarak mı yapıyorlar? Eğer öyleyse, karga b.kunun içinde vitamin falan olabilir mi? Bu konuyu sonra irdelemek üzere bir kenara bırakıyorum. Daha fazla

Gazze! Şimdi Kimin Vatanı?

Dışarıdan sesler geliyordu!
Daha önce hiç duymadığım sesler!
Annemin karnındaydım, en güvenilir yerdeydim.
Ama dışarıdan sesler geliyordu, hiç duymadığım.

Ben en çok ezan sesini severdim.
Her gün beş defa dinlerdim.
Sonra o ses de sustu.
Önce bir gürültü duyuldu, sonra ezan da sustu. Daha fazla

Ayın Sureti

Gece sabaha kalamıyor, devredemiyor bugün. Bahçede Güney’i düşlüyorum. İnsanların yokluğundan istifade edip kaçmak istiyorum. Seke seke dağlardan, seher vakti  güneye kavuşmak Toroslar’ ın Yörük çadırında deliksiz uyurken yarı ölmek istiyorum. İstiyor-dum.

Gürültüler geri çağırıyor ansızın. Ben Toroslar’a, bedenim sessizliğe karanlığa başkaldıran haykırışlarla şehrin kavşağında irkiliyorum. Ellerimin altında yüzü ayın sureti, beynime kazımak için gözlerine bakıyorum, gözlerini göremiyorum. Daha fazla

Sıradan Bir Gün !

Sıradan bir gün daha geride kaldı. Güneş batıyor yavaş yavaş.. İnsanlar evine çekiliyor. Kim bilir neler yaşadılar bugün.. Neye üzüldüler? Neye sevindiler? Ne kaybettiler? Ne kazandılar acaba..? Sıradan bir gün işte yine seni düşünüyorum. Yine aklımın bir köşesindesin, rahat durmuyorsun. En yakınken en uzak olmuştun ya hani, şimdi en uzakken en yakınsın bana..

Aklımda, kalbimde, her baktığım yerde, her baktığım kişide senden bir şeyler görüyorum. Özellikle de gözlerin hiç gitmiyor bu kör olası gözlerimin önünden. Daha fazla

Mini-Büs

Kadıköy-Üsküdar

Bağlarbaşı mı?

En öne oturuyorum. Şoför yanı.

Dün en arkaya, ortaya oturmuştum. Okeye dördüncü gibi. İri bir adam, iri bir kadın ve bacaklarını aça aça oturan ikinci bir adam. Bana düşen bunların ortası.  İki büklüm oluyorum, yine de kadının tombul etleri koluma değiyor. O kadarla kalsa iyi, kalçasıyla temas halindeyim ve ona değen noktalar terliyor. Sağa kaysam şişko adam, daha kötü. Daha fazla

Dile Düşürme

“Dile düşürme” dedi iç ses…
Sana kalsın, hangi hücrene ait olduğunu bilmediğin alev ve onun yanıbaşındaki buzlanma…

Yine kendine sakla, kendinle sakla…
Bırak bilmesin kimse ya da herşeyi bildiğini sanan kimse…
Gözlerini kapatıp, kopup tüm sınırlardan kendini nasıl bırakıyorsan suyun üstünde
Öyle bırak dedi… Daha fazla