Yanlış Bir Zamanda Geldiysem


“Yanlış bir zamanda geldiysem, ya da yanlış olan zaten bensem, gidebilirim…” diyerek kafasını kapının aralığından uzatarak gözlerime bakmaya çalıştığında ben arkamı dönmüş boş odaya doğru ilerliyordum. Cevap vermediğimde tepkisinin ne olacağını merak ettiğimden değildi bu davranış. Şu anda değil konuşmak nefes almak bile istemiyordum. Gelmediği o uzun süre zarfında çok şey değişmişti ve değişmeye devam ediyordu. Şimdi yerde kolilere doldurulmuş eşyalarım, bir iki ucuz boş şarap şişesi, çöpe atılmak için ayrılmış anılar vardı boş evimin boşluklarında. Ve içeri girseydi eğer hiç bir şey düşünmeden, bunun hoşuma gidip gitmeyeceğini bile umursamadan o boşlukları doldurmaya çalışacaktı. Ve böyle davranarak biraz daha ondan soğumama neden olacaktı. Bütün bunları düşünürken arkamdan gelip gelmediğini merak ederek bakışlarımı kapıya doğru çevirdiğimde, hala aynı şekilde orada durduğunu fark ettiğimde sinirlendiğimi belli etmemeye çalışarak bakışlarımı yerdeki kolilere çevirdim. Kitaplarımı yerleştirdiğim bir koliye takıldı bakışlarım. Ve koliyi kapatacak gücü kendimde bulamadığımdan ağzını kapatmadığım o kolinin en üzerinde ki kitaba… Yarım yamalak ve aceleye getirerek okuduğum kitaplardan biriydi. Aslında nefret ederdim bu şekilde kitap okumaktan. Ama o kitap için yapılabilecek pek fazla bir şey yoktu. Nasıl olduysa bir anda, o yarım yamalak okuduğum kitaptan bir cümle gelip de düşüncelerimin arasına sızıvermişti. Ve ben sanki gizli bir tarikatının ayinine katılmış heyecanlı, ne yaptığını bilmeyen ve yanlış bir şey yapmamak için belli belirsiz kaçak bakışlarla etrafını gözlemleyen kendini arayan bir insan gibi o cümleyi sıktığım dişlerimi hafifçe aralayarak tekrarlarken buldum kendimi.

“…oysa kiminle gitse bir başkasıyla dönüyor olurdu kendinden…”

“Döndüm işte”

Kapıyı suratına çarpıp o cümleyi kurmasına yardımcı olan dişlerinin, o cümleyi kuran dudaklarını parçalayışının ve bunun o cümleyi kurmasında en etkili görevi yerine getiren beynine verdiği acının sesini duyabilmeyi istedim o an. Kapıyı çarpmadım, o sesin bana verebileceği huzuru bir kenara bırakarak kolilerden birinin üzerine oturdum. İçerisinde ne olduğu ve kırılıp kırılmayacağı umurumda değildi. Nasıl olsa bir gün paramparça olacaktı her şey.

Kapı sessizce kapandı.

İçeriye mi girdi, yoksa dışarıda mı kaldı?

Bunu bilmek istemiyordum.

Soğuk bir Ankara gecesiydi camdan dışarısı, oysa camın bu tarafında ılık çöl rüzgarlı esiyordu bir akşam üstü. Ve ben odamın ortasında hareketsiz durmuş bir seraptım. Yanıma yaklaşıldıkça kaybedilen… Uzaktan seyredilmesi gereken… Bunu anlayabilenler çok uzaklardaydı şimdilerde. Ve hiç biri duymuyordu onlara seslendiğimi. Çok iyi yetiştirmiştim hepsini. Onlarla aramdaki mesafeyi düşündüğümde bundan daha çok emin oluyordum. Evet, çok iyi yetiştirmiştim hepsini.

Son bir gayretle bir sigara yaktım. Külünün yere düşüp düşmemesi umurumda değildi. En sevdiğim halı yerinde yoktu nasılsa bütün en sevdiğim şeyler gibi. En çok sevdiğim şeylerin listesini yapmıştım bir ara. Bulabilir miydim o listeyi? Hangi kolidedir acaba? Teyit etmem gerek acilen hala sevebiliyor muyum aynı şeyleri?

Sigaram bitti.

“Geç oldu gitmeliydim.” Kendi evimde olduğuma dair şüphelerim olduğu için kurmuştum bu cümleyi. Eğer kendime geldiğimde kendi evimde olmadığımı fark edersem “Ben gitmek istemiştim” diyerek vicdanımı rahatlatmak için kurulmuş bir cümle olduğunu kimse öğrenemedi bu zamana kadar. Ve daima işe yaradı.

“Kendime geldim.”

Kendi evimdeydim ve kendimi bulmuştum. Sabaha karşı erken ya da geç bir saatti tam emin değilim. Ankara’nın sabahlarından nefret ederdim. Hep uyurdum bu saatlerde. Geç kaldıklarım umurumda olmazdı.

“Geç kaldım.”

Farkındayım. Ve o yüzden kuruyorum bu cümleleri. Renkli ve mutlu bir hayat yaşamak istediğim içindi gereğinden fazla bonibon tüketmem. Ve büyümüştü o küçük kız.

“Renkli ve mutlu bir hayata geç kaldım. Çünkü bütün renkler o kapının içerisinde ya da dışarısında kaldı. Ve mutluluk küçük bir kız çocuğunun çizdiği kara kalem resimlerde.”

Sinan Çavdarlı

Facebook'ta Paylaş

1 Yorum (+add yours?)

  1. Erkan Mercan
    Mar 25, 2010 @ 09:56:47

    200. yazımız oldu. Niceleriyle birlikte olmak dileğiyle..

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: