02 Ara 2009
by sinestezi
in Başkaldırı, Şiir
Etiketler:a.tolga akpınar, Alparslan Tolga AKPINAR, Anne, Ölmememiz için yardım etseler ya!, çocuk, Baba, bebek, ezan, facebook, Filistin, Filistin Şiirleri, fkö, Gaza, Gaza On Attack, gaza song, Gazze, gazze ile ilgili yazılmış yazı, Gazze Şiirleri, hamas, israel, middle east, ortadoğu, Palestine, tolga akpınar, vatan, we will not go down, Yaser Arafat, İsrail
Dışarıdan sesler geliyordu!
Daha önce hiç duymadığım sesler!
Annemin karnındaydım, en güvenilir yerdeydim.
Ama dışarıdan sesler geliyordu, hiç duymadığım.
Ben en çok ezan sesini severdim.
Her gün beş defa dinlerdim.
Sonra o ses de sustu.
Önce bir gürültü duyuldu, sonra ezan da sustu. Daha fazla
14 Kas 2009
by sinestezi
in öykü, Deneme, Psikoloji, Serbest Yazı
Etiketler:abluka, Anne, Ayfer Demirtaş, çekingen, çikolata, çocuk, Baba, bakkal, ben, cadı, canavar, cuma, dünya, elma, fırtına, gerçek, gizli, hayat, istisna, kek, koltuk, korku, korkunç, kırmızı, maske, pamuk prenses, paylaşım, saçmalık, sekiz, sıfat, telaş, Televizyon, uyku, uyumak, yaş, yumurta, şeker, İnsan

Korkunç bir Cuma günüydü. Kim korkutmuştu beni bu kadar? Daha sekiz yaşında küçücük bir çocuktum, dünyada olup bitenlerden uzaktan yakından alakam yoktu. Varsa yoksa oyun oynamaktı hayat. Büyüyünce para kazanmam gerektiğini biliyordum. Param olunca hepsiyle çikolata şeker alacaktım. Bence babam parasını doğru harcamıyordu. Parasını dünyanın en tatlı şeyine vermektense gereksiz şeylere harcıyordu bu da beni çok kızdırıyordu… Daha fazla
22 Mar 2009
by sinestezi
in Aşk, Başkaldırı, Felsefe, Psikoloji, Serbest Yazı, Sosyoloji
Etiketler:alper akpınar, Anne, ateş, Aşk, Ölüm, Baba, Düşünmek, gökdelen, gökkuşağı, gökyüzü, hayat, kahve, kalp, kirlenmek, paylaşmak, sevgi, Sevgili, toprak, Yalnızlık, yaşam, yaşamak, zenginlik, İnsan

Gidip kendime kahve alacağım hayatım, sen de ister misin? Belki yüreğimizi yeniden ısıtmaya yardımcı olur!
Sevdiğimiz zaman gösterirdik sevdiğimizi, bir zamanlar. Annemize sarılır, öperdik yanaklarından. Babamız bizi sırtına alır gezdirirdi. O zamanlar henüz gökdelenler yoktu. Delememişti kimse göğü, ve hala bir şansımız vardı zıplayarak gökkuşağına erişmek için.
Daha fazla
18 Şub 2009
by editor
in Biyografi, Sanat, Tiyatro
Etiketler:avrupa yakası, Ayrılık, Baba, beyaz melek, gazanfer özcan, Gönül Ülkü - Gazanfer Özcan Tiyatrosu, hüsnü kuruntu, Hisse-i şayia, Komiser Şekspir, kuruntu ailesi, reşit gürzap, tahsin baba, Tahsin Sütçüoğlu, tayyar, Tiyatro, tolga akpınar
(d. 27 Ocak 1931, ö. 17 Şubat 2009)
Onu tiyatroseverler lise yıllarında oynadığı “Hisse-i Şayia” adlı oyundaki Bican Efendi rolüyle tanıdı. Ardından İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın Çocuk Bölümü’ ne katıldı. 1955 yılında Komedi Tiyatrosu’nda oynadığı Mahallenin Romanı oyunu tiyatro yaşamında önemli bir olay oldu, Reşit Gürzap’ ın rahatsızlanması nedeniyle onun yerine bu oyunda yer alması ve gösterdiği performans kadroya girmesine neden oldu. 1962 yılı ise hayatının en önemli yıllarından oldu. Bu yıla kadar hem çocuk hem de yetişkin tiyatrosunda rol aldı, oyunlar oynadı. 1962 yılında ise yine tiyatrocu olan Gönül Ülkü ile hayatını birleştirdi ve aynı yıl içerisinde Gönül Ülkü – Gazanfer Özcan Tiyatrosunu kurdu. 1950 ve 1960 yıllarında çok sayıda sinema filminde rol aldıktan sonra sinemaya uzun bir ara verip tiyatroya devam etti. 2000 yılında oynadığı “Komser Şekspir” filmiyle sinemaya tekrar döndü. Tiyatro ve Sinema dışında pek çok dizide rol alan Özcan, Kuruntu Ailesi dizisindeki “Hüsnü Kuruntu” karakterini canlandırmasıyla popülerliğini artırdı. Daha fazla
14 Şub 2009
by editor
in Aşk, Deneme, Şiir
Etiketler:14 şubat, akasya, Ağlamak, Ölüm, Özlem, özlemek, Baba, büyük baba, dede, Deneme, evlat, fötr şapka, güneş, Hasret, ismet akpınar, Sevgili, sevgili dedem, tolga akpınar, torun, uzak, yaşlı adam, Şiir
Sen gittin aylar, yıllar oldu… Terkedişin sanki az önce gibi. Toprağa diktiğin fidanlar ağaç oldu, meyvelerini ise canına değsin diye yiyor sevdiklerin. Gölgesinde piknikler yapılıyor, hiç görmediğin çocuklar yani torunların minicik bedenleriyle oyunlar oynuyorlar. Bana ağaç dikmeyi öğretmek için beraber diktiğimiz akasya vardı ya, hani bükülmesin diye duvara iple düğümleyip bağladığın akasya… İşte o akasya bile kocaman oldu, avlunun en çok gölge veren ağacı oldu. Attığın düğümü çözmedik, son attığın düğüm diye… Bazen o düğüme bakıp bakıp ağlıyorum. Biliyor musun bize üzerinde oturup anılarını anlattığın, bize hayatı öğrettiğin sandalye ve masa hala yerinde duruyor. Sadece kış aylarında kalıdırıyoruz zarar gelmesin diye… Hala kulaklarımda sesin, biz minicikken oyun oynadığımız dar sokakta bize seslenişin “akşam ezanı okunuyor artık eve gel” deyişin… Kokun ise burnumdan hiç gitmiyor, ne güzel kokardı tenin… Kafamı koyup uykuya daldığım göğsünün yumuşaklığını ise hiçbir yastıkta bulamıyorum… Daha fazla
28 Oca 2009
by gonca akpınar
in Mektup, Psikoloji, Serbest Yazı
Etiketler:ay ışığı, Ağlamak, Ölüm, Özlem, Baba, gonca akpınar, Hasret, Hayal, hayat, Haykırmak, Hoşgörü, Küçük kız, korku, Mezar, my father, nur içinde yat, seni çok seviyorum, sevgi, Umut, şen kahkahalar, İnsaf
Şen kahkahalar atan, deli gibi oradan oraya zıplayan küçük kız yok artık karşında. Gözleri ay ışığında buğulanmış, yüreği kan denizinde yüzen bir zavallıyım artık.
Yıllar geçtikçe, törpülediğim umutlarımla karşındayım.
Bak törpüledikçe zamanla yok oldular. İnsafım, sevgim, hoşgörüm, merhametim belki de sana duyduğum özlem…
Sahi neydi onlar?
Hatırlamıyorum bile…
Hatırlamıyorum çünkü sen gittiğinde ben 7 yaşındaydım. Bütün hayallerimi, umutlarımı ve geleceğimi götürdüğünde tam 7 yaşındaydım baba..!
Daha fazla
16 Oca 2009
by sinestezi
in Deneme
Etiketler:Anne, Asker, Ölüm, Baba, Gurbet, Hasret, Sinestezi, tolga akpınar, Şehit
Perdeler açık, galiba evdeler, babam bu saatlerde dışarıya çıkmaz, sabah
fırına gidip ekmeğini, Ali abiden de gazetesini almıştır. Annem de kesin çalıştırmıştır elektrik süpürgesini. Çok titizdir benim annem. Babamı uyutmaz bu yüzden adamcağız da erkenden uyanır… Benim geldiğimi öğrenseler ne mutlu olacaklar kim bilir. Keşke geleceğimizi haber verseydik, annem o zaman yaprak dolması ile tarhana çorbası yapardı bize. Bizim yaprakları köyden ninemle dedem yolluyor, taptaze yani. Tarhana` da hazır tarhana değil annem kendi yapıyor. Titiz olduğu kadar hamarattır da benim annem. Tek oğullarıyım ya benim üzerime çok düşerler. Hep benim dediğim yemeği yapar annem. Babam bu yüzden kıskanır beni.
Daha fazla
SON YORUMLAR