Döküntü yağmurlar… Kokusuz, kuru yağmurlar…
Avuçlarındaki çatlaktan sızan ağrılı yağmurlar..
Gelmeyen baharın, olmayan kışın yağmurları..
Yorgun bedende sızı veren yağmurlar..
Bardaktan boşanırcasına ruhunu saran, acıtan yağmurlar..
Yanakları kıvrım kıvrım olmuş minik ağacın,
Meğerse büyümüş kimse görmeden
Usulca, sessizce, tek başına..
Çicek açtığı gün de olmuş görmemişler..
Beklemiş, beklemiş, gelmemişler..
Daha fazla
Benim Gözyaşlarım Daha Sahici
04 Şub 2009 Yorum bırakın
in Aşk, Deneme, Edebiyat Etiketler:Ay, Aşk, Ağlamak, bulut, bulut dağları, Deneme, dokunuş, Edebiyat, gök yüzü, gökyüzü, göz yaşı, gülmek, güneş, hüzün, hüzün çiçekleri, mutluluk, rain, seher vakti, tears, tolga akpınar, toprak, umar, umarsız, yanardağ, yağmur taneleri
Gökyüzünden düşen yağmur taneleri, birşey soracağım size, sevginiz, aşkınız var mı yüreğiniz de, yoksa neden düştünüz yere, neden dokundunuz tenime, yüreğime… Toprakla buluşmak mı yegane amacınız, yoksa toprağa mı aşıksınız? Biliyor musunuz ben de düşeceğim sizler gibi bir gün toprağa, kavuşur muyum peki o zaman aşkıma?
Gökyüzünden düşen yağmur taneleri, birşey soracağım size, her ateşi söndürebilir misiniz? Söndürebilir misiniz yangınlarımı da? Yoksa siz de mi yanıyorsunuz için için, siz de yüreği yanmışların ortak göz yaşları mısınız?
Ama aramızda fark var, ben her mevsim ağlarım siz bir mevsim dökülürsünüz, sizin bulut dağlarınız var, benim ise hiç sönmeyen yanar dağlarım. Ben her vakit ağlarım, ay ile güneş buluştuğunda seher vakti, güneşin yolu yarıladığı vakitler öğlenleri, ay’ ın devraldığı nöbeti güneşten her akşam ve umarsız kalır yine ağlarım gecenin kör karanlığında umarsızlığımı yitirmek için, umar’ ım olur gözyaşlarım… Daha fazla
Dalgakıran
03 Şub 2009 1 Yorum
in Deneme, Edebiyat Etiketler:14 şubat, Ay, Ayrılık, Aşk, Ağlamak, çocuk, balık, bulut, dalga, dalgakıran, Deneme, deniz, gökyüzü, gözyaşı, Hasret, hüzün, hiçbir zaman, kız, meltem, nemli, rüzgar, saç, serhan yüksel, Sevgili, yakamoz, yosun, yıldız, yıldızlar, ıslak
Ay yükselmeye başlamıştı yıldızlar ona eşlik ediyordu çok uzaklardan ama ışıklarını ona yetiştirerek. Denizin üzerinde küçük balık sürüleri gibi oynaşan yakamozlar uzaklardan kıyıya kadar geliyor, dalgakıranın yosun tutmuş kayalıklarında kayboluyorlardı. Meltem hafifti, okşar gibi esiyordu. Çocuk biraz daha yasladı başını omzuna kızın. Kız da ona doğru biraz daha sokuldu.. Konuşmanın bir anlamı yoktu, meltem, yakamozlar ve ay en güzel aşk kelimelerini fısıldamaktaydılar. Kızın belini biraz daha sıkıca kavradı çocuk ayrılmak istemediği belliydi. Gözlerini açtı hafifçe en derinlerden gelen hüznün dışarı çıkmak istemesiyle.
Kızın saçları hafifçe dalgalanmaktaydı, kendisine az da küçük gelen hırkasından daha çok; çocuğun nefesiyle ısınmak ister gibi sokulmuştu.. Bulutlar hiç acele etmeden sırayla geçtiler üstlerinden.. Ay her bulutun arkasından çıkışında kızın saçları ve gözlerinde parlıyordu ve bu yansıma ayın kendisinden çok daha güzeldi.
Daha fazla
SON YORUMLAR