Hani bazı güzellikler insana hayatında bir-iki kere sunulur ya? Sen de benim hayatımdan geçerken uğradığın o gün yaşantıma güneş doğmuş aslında. Kalp arsızdır, birine kaydığında zannedersin ki umarsızca açtığın kalp ömür boyu kalacak orada. Ama gözlerinin önünde uçuşup duran perdeler indiğinde eş ruhunu bulamayan kalp yeniden yollara düşer bakmadan ardına.
Aşk çocuktur, umarsızdır; aşk uçucudur, şeffaftır; aşk hırçın, bir o kadar da haindir. Daha fazla
Kalp Arsızdır
13 Nis 2010 1 Yorum
in Deneme Etiketler:acı, arsız, arzu, Aşk, çocuk, öfke, beklenmedik, ben, dans, Deneme, dudak, eş ruh, göz, gözlerin, güneş, güzellik, hain, hamle, hayat, hırçın, ipeksi, kalp, kırılgan, Melek Mızrak, perde, romantik, ruh, sarılmak, sen, sevecen, Sevgili, sımsıcak, tango, Tanrı, ten, tutku, uçucu, umarsız, Yalnızlık, yol, şeffaf, İnsan
Lokomotif
09 Oca 2010 Yorum bırakın
in öykü Etiketler:365 gün, Ayrılık, aziz alper altay, çocuk, öykü, Edebiyat, Gitmek, hayat, hüzün, hikaye, locomotive, lokomotif, rain, ray, Sinestezi E Dergi, tren
Günün birinde bu dünyaya gelmiş bir çocuk vardı. Bir yıldaki 365 günden birinde doğmuştu. Hangi gün doğduğu, şu an pek önemli değil. Yaşaması, hayata bir yerden tutunması gerekiyordu. Çünkü hayat, yakıtı bir süre sonra biten bir lokomotifti ve insanlar bu trene bir şekilde bağlıydılar. Kimisi ip ile, kimisi halat ile kimileri de ancak toplu iğne deliğinden geçebilen incecik dikiş ipliği ile bağlıydılar. Ve tren sürüklüyordu. Sıkı tutunup trende iyi bir yer bulabilen rahat yaşıyordu, koltuklarına oturabilen ise deyim yerindeyse ‘kral gibi’ idi. Trenden hiç beklenmedik zamanda erkenden düşenler oluyordu. Daha fazla
Gazze! Şimdi Kimin Vatanı?
02 Ara 2009 Yorum bırakın
in Başkaldırı, Şiir Etiketler:a.tolga akpınar, Alparslan Tolga AKPINAR, Anne, Ölmememiz için yardım etseler ya!, çocuk, Baba, bebek, ezan, facebook, Filistin, Filistin Şiirleri, fkö, Gaza, Gaza On Attack, gaza song, Gazze, gazze ile ilgili yazılmış yazı, Gazze Şiirleri, hamas, israel, middle east, ortadoğu, Palestine, tolga akpınar, vatan, we will not go down, Yaser Arafat, İsrail
Dışarıdan sesler geliyordu!
Daha önce hiç duymadığım sesler!
Annemin karnındaydım, en güvenilir yerdeydim.
Ama dışarıdan sesler geliyordu, hiç duymadığım.
Ben en çok ezan sesini severdim.
Her gün beş defa dinlerdim.
Sonra o ses de sustu.
Önce bir gürültü duyuldu, sonra ezan da sustu. Daha fazla
Çocukluğumun Korkuları
14 Kas 2009 2 Yorum
in öykü, Deneme, Psikoloji, Serbest Yazı Etiketler:abluka, Anne, Ayfer Demirtaş, çekingen, çikolata, çocuk, Baba, bakkal, ben, cadı, canavar, cuma, dünya, elma, fırtına, gerçek, gizli, hayat, istisna, kek, koltuk, korku, korkunç, kırmızı, maske, pamuk prenses, paylaşım, saçmalık, sekiz, sıfat, telaş, Televizyon, uyku, uyumak, yaş, yumurta, şeker, İnsan
Korkunç bir Cuma günüydü. Kim korkutmuştu beni bu kadar? Daha sekiz yaşında küçücük bir çocuktum, dünyada olup bitenlerden uzaktan yakından alakam yoktu. Varsa yoksa oyun oynamaktı hayat. Büyüyünce para kazanmam gerektiğini biliyordum. Param olunca hepsiyle çikolata şeker alacaktım. Bence babam parasını doğru harcamıyordu. Parasını dünyanın en tatlı şeyine vermektense gereksiz şeylere harcıyordu bu da beni çok kızdırıyordu… Daha fazla
Bütün Bütüne Yok Olmadılar
20 Nis 2009 Yorum bırakın
in Deneme, Edebiyat, Psikoloji, Serbest Yazı Etiketler:acı, çocuk, büyümek, Ceza, ders, derya koşar, doğa, gülümseme, güven, güzel, hayat, his, hissetmek, Rabindranath Tagore, yanlış, yanılgı, yazmak, zaman
Çocuk büyüyor, büyüdükçe öğrendiklerinin ağırlığı, aldanışların geri sarmaları omuzları ağır ağır düşürüyor. Bütün yanılgılar alaycı bir gülümseme takınmış sırıtıyorlar. Öyle ya, hayat zaferini ilan ediyor. Bir tutam insan biriktirmişiz. Her birinin elleri avucumuzda. Eksikliğini hissettirenler var aralarında. “Olsun o kadar… Avuçlarımdaki yeter, idame ettirilmesi gereken yaşam için” diyor. Daha fazla
Dalgakıran
03 Şub 2009 1 Yorum
in Deneme, Edebiyat Etiketler:14 şubat, Ay, Ayrılık, Aşk, Ağlamak, çocuk, balık, bulut, dalga, dalgakıran, Deneme, deniz, gökyüzü, gözyaşı, Hasret, hüzün, hiçbir zaman, kız, meltem, nemli, rüzgar, saç, serhan yüksel, Sevgili, yakamoz, yosun, yıldız, yıldızlar, ıslak
Ay yükselmeye başlamıştı yıldızlar ona eşlik ediyordu çok uzaklardan ama ışıklarını ona yetiştirerek. Denizin üzerinde küçük balık sürüleri gibi oynaşan yakamozlar uzaklardan kıyıya kadar geliyor, dalgakıranın yosun tutmuş kayalıklarında kayboluyorlardı. Meltem hafifti, okşar gibi esiyordu. Çocuk biraz daha yasladı başını omzuna kızın. Kız da ona doğru biraz daha sokuldu.. Konuşmanın bir anlamı yoktu, meltem, yakamozlar ve ay en güzel aşk kelimelerini fısıldamaktaydılar. Kızın belini biraz daha sıkıca kavradı çocuk ayrılmak istemediği belliydi. Gözlerini açtı hafifçe en derinlerden gelen hüznün dışarı çıkmak istemesiyle.
Kızın saçları hafifçe dalgalanmaktaydı, kendisine az da küçük gelen hırkasından daha çok; çocuğun nefesiyle ısınmak ister gibi sokulmuştu.. Bulutlar hiç acele etmeden sırayla geçtiler üstlerinden.. Ay her bulutun arkasından çıkışında kızın saçları ve gözlerinde parlıyordu ve bu yansıma ayın kendisinden çok daha güzeldi.
Daha fazla
SON YORUMLAR