Zaman

Saat işliyor tik tak, tik tak
Avuçlarımda yanıyor zaman
Gözlerimde titriyor bir ışık

Aklıma sen düşüyorsun
Akıyorsun içimden
Bir mum erir gibi..
Bir mum eritir gibi..
Geçiyorsun içimden
Saat işliyor tik tak, tik tak
Sensizliğe alışıyor zaman
Bir elif miktarı kalıyor önümde
Bugün ilk defa yokluğun dokunmadı içime.. Daha fazla

Nehir

Yine  bir yol ayrımındayım, yeni seçimlerin ertesinde ve bir çoğunun da arifesinde. Kabına sığamamak bu olsa gerek; durağan şeylerin batışması tenime. Huzurun peşinden  koşturup durmakmış hayat dedikleri. Belki de nehirler gibi oradan oraya akmanın bir sebebi. Neyse ki  hiç bir nehir yokluğa akmıyor, denize dökülüyor çoğaldıkça… Tarihe bakıldığında hangi hicret tekamülle sonuçlanmamış ki? Değişebilmek için, bir şeylerden vazgeçmek gerekiyormuş demek ki! Olanı biteni içine iyice sindirip toplayıp bavulunu, yorgun ve küskün gözlerini ufka dikip, küçük bir umut kıvılcımının peşinden gidebilmek gerekiyormuş bazen.

Öylece suskun kalamadım, görmezlikten gelemedim.  Duymazlıktan gelemedim yüreğime fısıldayan hayatın sesini. Ensemde hayallerimin o sıcak soluğu cezbederken beni, bir şeyler yapmalıydım kendi adıma, çocukluğumun anısına ve annemin hatırına. Affet beni, hepsi daha yıllanmış olabilmek içindi bir şarap misali. Ve daha çok pişebilmek içindi… Daha fazla

Sensiz Hayat!

Dışarıda yağmur, bardaktan boşalırcasına, nasıl da iştahla yağıyor mübarek. Hadi uyan artık, kalk, sen seversin yağmuru. Çay demledim hem en tavşan kanı, ekmek sıcak ve yanında da sevdiğin peynirli omlet. Otur hadi, geç karşıma, boş bir çay bardağı masanın diğer tarafında. Radyoda eskilerden bir müzik, ‘elbet bir gün buluşacağız, bu böyle yarım kalmayacak’. Kesme şekeri her seferinde ortadan kırıp atmaktan bıkmadın mı? Bense hala üç şekerli, dalga geçiyorsun benle; ‘şerbet içseydin bari’. Sabah ayaz olur buralarda unuttun mu, üstüne bir şey al, üşüteceksin. Sen hapşırdığında bile yüreğime bir ok saplanır bilirsin. Hani bazen dalarsın ya ufka bakıp, bense gözlerine. İçinde bilmediğim depremler kopuyor, ne olur beni korkutma. Bir gün gideceksen eğer, ben uyurken olsun demiştim sana, ah keşke dilim tutulsa!. Uzanmışız koltuğa, en sevdiğimiz komedi filmi televizyonda. Sen gülerken gözlerinin içi de gülüyor, hiç söylemiş miydim sana? Utanır kızarırsın, sevmezsin sana güzel şeyler söylenmesini. Gözlerimle anlatırdım bu yüzden sana hissettiklerimi. Sahi o zaman, anlar mıydın beni? Nasıl da ağzıma tıkardın, sana romantik bir şeyler söylemeye çalışsam. Bak işte sana inat söylüyorum şimdi rahat rahat; bir ömür seninle yaşlanacak kadar çoook seviyorum seni! Daha fazla