Derin ve gizli bir yalnızlığı yaşarız bazen. Alev, alev yanan umutlarımız, sevgilerimiz korlaşır; farkında olmadan boş, boş bakar gözlerimiz. Tek kurtuluşu ölmek! Ya da başka diyarlarda bizi tanımayan kimiz neyiz bilmeyen insanların arasında kaybolup gitmekte ararız. Oysa tek çare zannettiğimiz kaçışta; Daha fazla
Salıncak
24 Mar 2010 Yorum bırakın
in Şiir Etiketler:adım, alışkanlık, ömür, ben, bitmek, boşluk, bırakmak, Gitmek, Hayal, hüzün, kaçış, murat şahin, O, salıncak, sanmak, sen, Sinestezi, yazmak, Şiir
Gitmek yok demişti,
Öylece bırakıp gitti
İki boşluk arasında bıraktı beni
Bir adım ileri atsam, korku
Bir adım geri kaçsam, hüzün
Sallanır salıncakta hayallerim
Tut beni tut, yoksa düşerim!
Ya da fırlat tüm gücünle boşluğa
Hani hep yaptığın gibi, alışkınsın nede olsa!
Ömrüm dedim; uzun ince kıvrımlı bir yol
Hiç bitmez sanırdım, bitti bak her şey
Belki de sonumu kendi ellerimle yazdım
Sallanıp durdu boş bir salıncakta aklım
Bi sana gitti, bi senden geçti
Onca yüz arasından bi seni seçti
Tut beni tut, yoksa düşerim şimdi Daha fazla
Ağlamayan Göz Ne Gerek Bana!
08 Şub 2010 Yorum bırakın
in Başkaldırı, Şiir Etiketler:a.tolga akpınar, Ağlamak, gözyaşı, hüzün, Sinestezi E Dergi, Tereddüt, tolga akpınar, Şerefsiz, Şiir
Şimdi dokunun bana, şimdi ağlayayım …
Söz veriyorum bin âh işitmeyeceksiniz.
Dokunsanız ağlarım, istediğim de bu zaten.
N’olur dokunun bana, derdimi dökeyim sağa sola …
Bu sefer gözlerim konuşacak, döktüğü yaşlarla …
Hıçkırırarak değil, sessizce bir köşede ağlayayayım.
Yeter ki dokunun bana, dokunun da sebep olsun.
Asıl sebeplerin gücü yetmiyor ağlamama,
Dostun dokunması sebep olmazsa …
Onun için n’olur dokunun bana, dokunun da ağlayayım.
Dokunsanız ağlarım, yüreğimi falan dağlarım …
Dağlanmamış yürek ne gerek bana …
Sağ gözüm yaşardı, sol gözüm tereddütte,
Ağla ulan işte, sende ağla, nazın kime?
Zaten tereddüt değil mi şerefsizlik yapan …
Gözlerimi bakmasınlar diye kışkırtan…
Cesur olun ulan, ağlanacak yerde ağlayın!
Gülünecek yerde gülün, ama şimdi ağlayın!
Hem ağlamayan göz ne gerek bana! Daha fazla
Yitik Bir Aşk’ a Mektuplar!
26 Oca 2010 1 Yorum
in Aşk, Edebiyat, Mektup Etiketler:Aşk, Edebiyat, hüzün, Mektup, mert dayıoğlu, nazım hikmet, Sinestezi E Dergi, sinestezi.net, sinestezi.wordpress.com, Yitik Bir Aşk' a Mektuplar!
Yitirdik..
Bazı şeyler uçup gitti ahşap penceremden..Rüzgar alıp götürdü hatıralarımı.. Pencereyi kapatmaya çalıştıkça sanki senin elin engel oldu kapamama. Yere yığıldım, hareket edemedim. Aslında çok istemiştim biliyor musun, bulutların üzerine doğru giden hep senle olma hayalimi yakalamayı.. Bir kısmı gitmemiş ama sanki..
Yaşarken biteceğini bilmemek ne acı değil mi? Belki de hayatımızı yaşanılır kılan bu.. ölümü beklemek gibi.. ölümü beklemek saçmalıktır! Belki de bir süre saçmaladık senle… Daha fazla
Hüzünlü Sesler
16 Oca 2010 Yorum bırakın
in Şiir Etiketler:a.tolga akpınar, Alparslan Tolga AKPINAR, Ayrılık, öfke, bağımsız, dünya, dinle, gözyaşı, hüzün, intikam, keder, korkunç, lüzumsuz, pişmanlık, sert, Sinestezi E Dergi, tepki, tolga akpınar, umarsız, yalan, yumruk, şarkı, İnsan
Hüzünlüyüm yine, hüzünlü şarkılar dinliyorum…
İçinde gözyaşı olan şarkılar, içinde keder, içinde ayrılık olan…
Ve ayrıca öfke, pişmanlık, intikam falan filan…
Hüzünlüyüm, hüzünlü şarkılar dinliyorum faydası olmayan.
Dinliyorum, sadece dinliyorum gerisi yalan… Daha fazla
Hayata Mektup!
14 Oca 2010 2 Yorum
in Başkaldırı, Mektup Etiketler:a.tolga akpınar, Alparslan Tolga AKPINAR, hayat, hayata mektup, hüzün, isyan, Mektup, serzeniş, Sinestezi E Dergi, tolga akpınar
Seni yaşamak zorundayız, sende bize biraz iyi davransan … Biraz daha makul olsan ne olur? Hayat seni mahvetmek istiyorum bazen, sana olabildiğince zarar vermek istiyorum. Ama bir bakıyorum ki; aslında zararı kendime veriyorum. Bu kadar kahbesin bazen…
Karşımda bir silüetin bile yok, küfürler edecek, yumruklar vuracak, zarar verip bir parça hıncımın alınmasına katkıda bulunacak bir silüetin bile yok… Daha fazla
Lokomotif
09 Oca 2010 Yorum bırakın
in öykü Etiketler:365 gün, Ayrılık, aziz alper altay, çocuk, öykü, Edebiyat, Gitmek, hayat, hüzün, hikaye, locomotive, lokomotif, rain, ray, Sinestezi E Dergi, tren
Günün birinde bu dünyaya gelmiş bir çocuk vardı. Bir yıldaki 365 günden birinde doğmuştu. Hangi gün doğduğu, şu an pek önemli değil. Yaşaması, hayata bir yerden tutunması gerekiyordu. Çünkü hayat, yakıtı bir süre sonra biten bir lokomotifti ve insanlar bu trene bir şekilde bağlıydılar. Kimisi ip ile, kimisi halat ile kimileri de ancak toplu iğne deliğinden geçebilen incecik dikiş ipliği ile bağlıydılar. Ve tren sürüklüyordu. Sıkı tutunup trende iyi bir yer bulabilen rahat yaşıyordu, koltuklarına oturabilen ise deyim yerindeyse ‘kral gibi’ idi. Trenden hiç beklenmedik zamanda erkenden düşenler oluyordu. Daha fazla
Sıradan Bir Gün !
02 Ara 2009 1 Yorum
in Aşk, Deneme, Serbest Yazı Etiketler:Ayrılık, Aşk, Ağlamak, dîde-i giryân, dramatik, facebook, feryat, gölge, göz yaşı, gözyaşı, güzel, gece, hüzün, kavuşmak, mete akpınar, metehan akpınar, Mustafa Ceceli, night, rüya, Sevgili, Sinestezi E Dergi, ten oyalanır can yanar, unutamam, unutmadım, yar, yavaş yavaş
Sıradan bir gün daha geride kaldı. Güneş batıyor yavaş yavaş.. İnsanlar evine çekiliyor. Kim bilir neler yaşadılar bugün.. Neye üzüldüler? Neye sevindiler? Ne kaybettiler? Ne kazandılar acaba..? Sıradan bir gün işte yine seni düşünüyorum. Yine aklımın bir köşesindesin, rahat durmuyorsun. En yakınken en uzak olmuştun ya hani, şimdi en uzakken en yakınsın bana..
Aklımda, kalbimde, her baktığım yerde, her baktığım kişide senden bir şeyler görüyorum. Özellikle de gözlerin hiç gitmiyor bu kör olası gözlerimin önünden. Daha fazla
Gidersen
25 Kas 2009 2 Yorum
in Aşk, Mektup Etiketler:alper akpınar, ateş, Ayrılık, Aşk, Ağlamak, Ölüm, çöl, facebook, Gidersen, Gitmek, hayat, hüzün, kalp, kan, karanlık, ruh, Sinestezi E Dergi, su, taş, vaha, Yalnızlık
Gidersen üzülürüm, ağlarım biraz, üşürüm. Soğurum hayattan, yalnız kalırım, ölürüm belki. Uykum gelir, hissiz kalırım, sensiz kalırım, ruhum gider. Acı çekerim, ağlarım, gözlerim gider. Göremem, işitemem, dokunamam, aç kalırım, susuz kalırım, aysız güneşsiz kalırım. Gitme!
Gidersen yarım kalırım, seni özlerim, tutunamam, düşerim. Gidersen her parçam ayrı düşer, bedensiz kalırım, nefessiz kalırım. Ağlarım, bir çölde vaha olur, o vahada okaliptüs ağaçları büyür, ağlarım, yaşsız kalırım. Ağlarım, tüm çöllerde vaha olur, gözyaşlarım kurur, gözsüz kalırım. Gidersen sensiz kalırım. Gitme! Daha fazla
Hüzünperest Akşamlar
07 Kas 2009 2 Yorum
in Aşk, Edebiyat, Şiir Etiketler:acı, akşam, akıl, Ayfer Demirtaş, Ayrılık, Aşk, bekar, buhar, düş kırklığı, dost, Duman, duş, ev, fotoğraf, Hasret, Hayal, hayal kırıklığı, hüzün, hüzünperest, kadim, kapı, kasvet, kasvetli, kasım, mazi, müdavim, oda, sigara, sinsi, sinsice, soğuk, su, tutku, unutmak, yalnız, yaşam, yoldaş
Kasımla birlikte çalar kapıları
Hüzünperest akşamlar
Bekar evlerinin müdavimi
Yalnızların en kadim dostu
Hüzünperest akşamlar
Bazen bir sigaranın dumanında
Bazen de kaynayan suyun buharında
Sinsice dağılırlar kasvetli soğuk odalara Daha fazla
Sonra Çıkageldi Hayat !
19 Eki 2009 1 Yorum
in Başkaldırı, Edebiyat, Şiir Etiketler:a.tolga akpınar, Aşk, deniz, duş, güneş, gece, hayat, hüzün, karanlık, keder, mutsuzluk, sonra çıkageldi hayat, tolga akpınar, Umut, umutsuzluk, Yalnızlık, yaşam
Bulutlar lacivertin en koyusuydu !
Ben ise renksizdim …
Deniz köpürüyordu …
Ben ise durgundum!
Dinlenen en hit parça uğultuydu !
Ben ise sağırdım !
Tenimi ıslatıyordu gökyüzünün gözyaşları,
Ben ise kuruydum ! Daha fazla
Bir Karşı Kıyı Şarkısı
23 Eyl 2009 Yorum bırakın
in Edebiyat, Şiir Etiketler:ahmet yılmaz tuncer, ayvalık, Özlem, özgür, beyaz, bozcaada, dalga, düşler, deniz, dostluk, ferahlık, gökçeada, hüzün, izmir, kalbim, kalp, kıyı, rüzgar, sarı, sözler, siyah, türkü, tutku, yıldızlar, şarkı
Dostun dostluğunu alamazsın elinden
Ve sökemezsin içinden
Sökemezsin yıldızları yerlerinden
İçimde dalgaları fırtınaları
Ve özgür beyaz köpükleri var
Dostluk denizinin
Uğraşamam sözlerinizle
İzmir‘deyim oda oda bakışlarımla
Gökçeada’da
Bozcaada’dayım
Dostum bende ben dostumdayım Daha fazla
Bahar (II)
20 Şub 2009 Yorum bırakın
in Şiir Etiketler:alper akpınar, Aşk, çiçek, bahar, gökyüzü, güneş, hayat, hüzün, kelebek, yaşama sevinci, yağmur, Şiir, şapka, şenlik, İnsan
her bahar gelişinde,
alıp şapkamı güneşten
bir ağacın dalına atıyorum.
kelebekler uçuşuyor,
peşlerinden koşuyorum.
Tüm susuşlarım sanadır
14 Şub 2009 Yorum bırakın
in Aşk, Şiir Etiketler:14 şubat, alper akpınar, ateş, Aşk, Ölüm, Haykırmak, hüzün, kalp, love, ses, Sevgili, susmak, susuş, Şiir
İçimde ateşinin yaktığı her neyse
parçalayarak ruhumu
kanatır.
Haykırışlarım kaderime, tüm susuşlarım sanadır.
Ölümüme ferman yazsaydın, bu kadar acı vermezdin bana.
Zehri lime lime etse de bedenimi, her bir hücremi yaksa da
Gönlüme engel olamasam da, yüreğimden oluk oluk kanlar aksa da
Ey güzeller güzeli, söyleyemesem de, aşığım sana! Daha fazla
Sevgilim! Sen misin?
14 Şub 2009 2 Yorum
in Aşk, Mektup, Serbest Yazı Etiketler:14 şubat, alper akpınar, Aşk, büyümek, hüzün, kalp, love, romance, saklambaç, sevgi, Sevgili, sevmek, Sinestezi, şehir, İnsan
Bahçelerde ve yollarda saklambaç oynardık, gözlerimi kapatır sayardım. Gözlerimi açıp etrafıma baktığımda sadece seni arardım. Sobelenmek umrumda değildi, seni görünce bekler, yanında koşardım, önce sobelemek için değil, elin elime değer belki diye. Bir kovukta birini görürdüm, nefesini duyardım, kokusu gelirdi burnuma, sendin o.
Dünya küçülürken büyüdüm ben. Okullara gittim. Seninle tanıştım. Okul bitince çarşıya çıkardım. Yollarda yürürdüm, belki sen de aynı yollarda yürürsün diye. Belki karşılaşırız da selam verirsin, gülümsersin diye. Yürürken birini görürdüm önümde yürüyen. Yavaşlardım. Endamı sana benzerdi, sesi seninki gibiydi, kokusu senin kokundu, sendin o. Daha fazla
Gönderilmemiş Mektuplar – 1
13 Şub 2009 2 Yorum
in Aşk, Mektup Etiketler:14 şubat, ata göktuğ, Aşk, Özlem, derin sızı, doğum günü, fikrimin ince gülü, gönderilmemiş mektuplar, gözyaşı, gizli yara, hasbihal, Hasret, hüzün, iş tulumu, kavrulan dudaklar, selam eder gözlerinden öperim, Sevgili, unsent letters, uzun zaman
Ey gizli yaram, ey derin sızım; evvel mahsus selam eder, gözlerinden öpmek isterim. Lakin öpemem, dokunamam bile. Bilirim ki yanar kavrulurum. Sen öyle bir ateşsindir ki ismini anarken kavrulan dudaklarım, tutuşan yüreğim iyi bilir korunu..
Uzun zaman oldu hasbihal etmeyeli, sen nasılsın görüşmeyeli? Ben aynıyım, aynı benim. Biraz saçlarım döküldü, biraz belim büküldü. Uzağı da seçemiyorum gözlüksüz. Mide ağrılarım stresten, baş ağrım düşünmektenmiş güya. Hekimler de baştan savar oldu..
Sen nasılsın görüşmeyeli? Hala gülüyor mu gözlerinin içi, hala hayat dolu musun? Bak hayat yormuş Serdar’ı, Fatih’e de yalan söylemiş. Ben de artık güvenmiyorum. Daha fazla
Bir Garip Üzüm ve Onun Hüzünlü Yaprağı
11 Şub 2009 Yorum bırakın
in Şiir Etiketler:Ölüm, üzüm, fatih canavaroğlu, garip, gerçek, hayat, hüzün, Yalnızlık, yaprak, yaşam, Şiir
Sondan başa doğru yazılan bir şiir bu
Şiirin hem ilk, hem son kıtası
Asla yıkılmayacak bir tabu
Bir garip üzüm ve onun hüzünlü yaprağı…
Şu gördüğün basmakalıp köprü
Uç uca eklenerek oluşturulmuş
Üf desen yıkılır, çığlık atsan yıkılmaz
Bu illet köprü geçit vermez artık
Giderayak çingeneleşiyor
Bir kır yolu da bir kır yolu aç bana orman
En sa’d taarruzun savunmasında
Yarı yolda kalmayayım Daha fazla
Can sıkıntısı ve uykusuzluk
05 Şub 2009 Yorum bırakın
in Aşk, Deneme, Psikoloji, Sağlık Etiketler:alper akpınar, Aşk, can sıkıntısı, Deneme, hüzün, işin kötüsü, kahkaha, love, mantıklı, terslenmek, uyku, uykusuzluk
Sebepsiz yere canınızın sıkıldığı çok olmuştur, hiçbir şey yapmak istemezsiniz. İşin kötüsü bu durumda yapılabilecek en mantıklı şeyi de yapamazsınız. O uykudur ve uykunuz gelmez. Yatakta saatlerce uykunuzun gelmesi için milyonlarca koyun, hatta işi bir adım ileri taşıyıp penguen, balina filan sayabilirsiniz. Hiçbir ilginçlik sizi o anki can sıkıntınızdan alıkoyamaz.
Sebepsiz yere canımız sıkılır bazen. Aslında hiç de sebepsiz değildir. Pekala bir sebebi vardır, hem de oldukça mantıklı bir sebep. Ama biz kendimize itiraf etmeyiz bu sebebi. İşte bizi uyutmayan da bu sebeptir. Durup dururken oflayıp puflamalar da bu yüzdendir. Arkadaşlarımıza, eşe dosta “canım sıkılıyor” dediğimiz vakidir, ama hiç istediğimiz şey olmaz, ne olduğunu bilmeden istediğimiz şey. Can sıkıntısı geçici olsa da, geçen bir şey değildir. Yani öyle bir şeylerle uğraşınca son bulmaz. Ne yaparsak yapalım o bizi yaptığımızdan soğutacaktır. Bizi oflara boğacaktır. Daha fazla
Benim Gözyaşlarım Daha Sahici
04 Şub 2009 Yorum bırakın
in Aşk, Deneme, Edebiyat Etiketler:Ay, Aşk, Ağlamak, bulut, bulut dağları, Deneme, dokunuş, Edebiyat, gök yüzü, gökyüzü, göz yaşı, gülmek, güneş, hüzün, hüzün çiçekleri, mutluluk, rain, seher vakti, tears, tolga akpınar, toprak, umar, umarsız, yanardağ, yağmur taneleri
Gökyüzünden düşen yağmur taneleri, birşey soracağım size, sevginiz, aşkınız var mı yüreğiniz de, yoksa neden düştünüz yere, neden dokundunuz tenime, yüreğime… Toprakla buluşmak mı yegane amacınız, yoksa toprağa mı aşıksınız? Biliyor musunuz ben de düşeceğim sizler gibi bir gün toprağa, kavuşur muyum peki o zaman aşkıma?
Gökyüzünden düşen yağmur taneleri, birşey soracağım size, her ateşi söndürebilir misiniz? Söndürebilir misiniz yangınlarımı da? Yoksa siz de mi yanıyorsunuz için için, siz de yüreği yanmışların ortak göz yaşları mısınız?
Ama aramızda fark var, ben her mevsim ağlarım siz bir mevsim dökülürsünüz, sizin bulut dağlarınız var, benim ise hiç sönmeyen yanar dağlarım. Ben her vakit ağlarım, ay ile güneş buluştuğunda seher vakti, güneşin yolu yarıladığı vakitler öğlenleri, ay’ ın devraldığı nöbeti güneşten her akşam ve umarsız kalır yine ağlarım gecenin kör karanlığında umarsızlığımı yitirmek için, umar’ ım olur gözyaşlarım… Daha fazla
Dalgakıran
03 Şub 2009 1 Yorum
in Deneme, Edebiyat Etiketler:14 şubat, Ay, Ayrılık, Aşk, Ağlamak, çocuk, balık, bulut, dalga, dalgakıran, Deneme, deniz, gökyüzü, gözyaşı, Hasret, hüzün, hiçbir zaman, kız, meltem, nemli, rüzgar, saç, serhan yüksel, Sevgili, yakamoz, yosun, yıldız, yıldızlar, ıslak
Ay yükselmeye başlamıştı yıldızlar ona eşlik ediyordu çok uzaklardan ama ışıklarını ona yetiştirerek. Denizin üzerinde küçük balık sürüleri gibi oynaşan yakamozlar uzaklardan kıyıya kadar geliyor, dalgakıranın yosun tutmuş kayalıklarında kayboluyorlardı. Meltem hafifti, okşar gibi esiyordu. Çocuk biraz daha yasladı başını omzuna kızın. Kız da ona doğru biraz daha sokuldu.. Konuşmanın bir anlamı yoktu, meltem, yakamozlar ve ay en güzel aşk kelimelerini fısıldamaktaydılar. Kızın belini biraz daha sıkıca kavradı çocuk ayrılmak istemediği belliydi. Gözlerini açtı hafifçe en derinlerden gelen hüznün dışarı çıkmak istemesiyle.
Kızın saçları hafifçe dalgalanmaktaydı, kendisine az da küçük gelen hırkasından daha çok; çocuğun nefesiyle ısınmak ister gibi sokulmuştu.. Bulutlar hiç acele etmeden sırayla geçtiler üstlerinden.. Ay her bulutun arkasından çıkışında kızın saçları ve gözlerinde parlıyordu ve bu yansıma ayın kendisinden çok daha güzeldi.
Daha fazla
Ben Sana Aşığım, Senin Haberin Bile Yok
30 Oca 2009 10 Yorum
in Aşk, Mektup, Serbest Yazı Etiketler:alper akpınar, ayrılık yazıları, Aşk, aşık, çekip gitmek, duş, en güzel, hayat, hüzün, koku, love, melancholy, ninni gibi, platonik aşk, romance, ruhum kararıyor, sabah, sevgi, Sevgili, sevmek, son kez
Sabah kalktığımda gözlerimi sana açıyorum.Kokun geliyor burnuma ansızın, mutlulukla uyanıyorum bu yüzden. Seni göreceksem o gün, hazırlanıyorum hemen. Duş alıyorum, en güzel kokuları sürüyorum üzerime, en güzel giysilerimi giyiyorum, saçlarımı tarıyorum, ki çoklukla anlamsızdır bu sonuncu. Evden çıkmadan bakıyorum son kez aynaya, yine de senin yanına yakışacak kadar güzel bulamıyorum kendimi, tüm kendini beğenmişliğime rağmen.
Sonra koşa koşa geliyorum sana, bayram sabahı uyanan çocukların heyecanıyla. Sen bilmiyorsun.
Bekliyorum seni, arıyorum seni, seni görmek için bahane arıyorum, seninle konuşmak için, belki her gün defalarca görüyorum seni. Yine de yetmiyor bana. Bazen yanıma geliyorsun, gözlerime bakıyorsun, gülümsüyorsun, yüreğimi eritiyorsun, bilmiyorsun. Daha fazla
Kar Yağıyordu Şehrin Üzerine!
30 Oca 2009 Yorum bırakın
in Deneme, Serbest Yazı Etiketler:öyle böyle, bambaşka, bembeyaz, beyaz, boyacı çocuk, ev, ev sahibi, evsiz, fotoğraf, gök, göz yaşı, hüzün, homeless, imaj, kar tanesi, kar yağıyordu şehrin üzerine, karton kağıdı, kestane satan adam, kış, saç, sakal, snow, snow and city, snow rain, sıcacık, sıcak, tolga akpınar, yaşlı adam, yer, yumruk kadar, yuva, şehir, İnsan, ıslak
Kar yağıyordu şehrin üzerine, öyle böyle kar değil yumruk kadardı bir kar tanesinin büyüklüğü… Ne kadar da güzel yağıyordu, bembeyaz ve kışın tüm güzelliğini ortaya çıkaracak şekilde… Yer ve gök aynı renkteydi, çam ağaçları ve gri kaldırımlar misafirini ağırlayan ev sahibi misali coşkularını renklerini parlatarak gösteriyorlardı.
Kar yağıyordu şehrin üzerine, yavaş yavaş ve yumuşak bir biçimde. En biçimsiz yapıların görüntülerini güzelleştirircesine… Halbuki daha az önce o binalar sevimsizlikleriyle şehrin görüntüsünü kirletiyorlardı. Sen nelere kadirsin kar….
Kar yağıyordu şehrin üzerine, belki de insanlar fotoğraf çektirsinler diye. Nedense karın altında çekilmiş fotoğraflar başka bir başkaydı, yani bambaşkaydı… Daha fazla
Kalabalıklar İçinde Yapyalnız …
27 Oca 2009 3 Yorum
in Deneme, Psikoloji, Sosyoloji Etiketler:aidiyet, alper akpınar, Üşümek, dostlar, hüzün, kalabalık, korku, modern insan, modernliğin dikenli yolları, tanış olmayan yüzler, yabancılık çekmek, Yalnızlık
Korkularımızı üçe ayırırız, yabancılık çekmek altı şekilde olur, bilmediğimiz şeyler dört ana başlıkta incelenir, ama yalnızlık birdir. Modern insanın her şeyi formüle dökme çabası işlemez yalnızlığa. Yalnızlık yalnızlıktır, ansızın gelir, hissettirmeden gider, ya da biz öyle hissederiz.
Pusu gibidir yalnızlık, siz koştuğunuzu zannederken birden takılır ayağınız, sarar sizi ağıyla. Hüzne boğar, uykuyla sarar, bitkinlikle uyutmaz. Kalabalıklar içindesinizdir, milyonların içinde.. Sokakta yürüyemezsiniz belki kalabalıktan, tanış olmayan yüzler yollarınızı keser. Okulda olursunuz, iş yerinde, otobüste, evde.. Sizin gibi olmayan insanlar da sizin gibi yapyalnızdır kalabalıklarda.
Orda bir köy vardı eskiden, bizim köyümüzdü, gelmesek de gitmesek de bizim köyümüzdü. Şimdi o köy de en az bizim kadar yalnız ve en az bizim kadar sahipsiz. Öldü köyler ve biz kalabalıklar içinde, kalabalığa karışmadan kendimiz olmaya çabalıyoruz, yapyalnız kalıyoruz, bu yalnızlığımızı ancak kendimiz görüyoruz.
Kuş Üşümesi
19 Oca 2009 Yorum bırakın
in Serbest Yazı Etiketler:alper akpınar, Üşümek, cold, hüzün, kedi, Kuş, serçe, sevgi, Sinestezi, sparrow
Balkondan bakarken gördüm, üşüyordu. Tüylerini kabartmış, kendine sıcak bir yer arıyordu. Şimdilik sığındığı yer rüzgarın pek de esmediği bir duvar kenarıydı. Ağaçlar gözükmüyordu pek balkonumdan. Kuş da yoktu pek ondan başka.
Yıllar evvel, ben küçücükken, ağaçlarda kuş yuvaları görürdüm, ve hangi ağaçta olduğuna, yuvanın şekline bakarak ne yuvası olduğunu tahmin ederdim. Bilemezdim pek, ama yine de bir sürü kuş yuvası vardı, bir sürü kuş vardı; sığırcıklar, serçeler, kırlangıçlar, kimisi ala kimisi kara kargalar, çalıkuşları…
SON YORUMLAR