Ateş yüzünü aydınlatıyordu. Gölgeler küçük iblislere dönüşerek bedeninde ve etrafında oynaşırlarken, yaktığı ateşin kalbine diktiği gözlerini yavaşça, kaldırdı.. “Çok zaman geçti” diye mırıldandı kendi kendine. Uzaklardan esen rüzgar alevin de etkisiyle iyice kırmızılaşan saçlarını hafifçe oynatıyordu. Gülümsedi bir çocuğun masumluğuyla.. Hoşuna gitmiş olmalıydı rüzgarın okşayışı. Belki annesini hatırlamıştı; dokunuşlarını. Yanından hiç ayırmadığı kılıcına baktı, kim bilir kaç kız çocuğunu yetim bırakmıştı. Aslında fazla üzüldüğü de söylenemezdi. Kim vardı ki günahsız yaşayan? Kuzeyin vahşi topraklarından ayrılalı çok olmuştu. Bir savaşçı olarak doğmamıştı ama ettiği intikam yemini tanrıların dikkatini çekmiş ve ona bu büyük yetiyi kazandırmışlardı bir gece ansızın. Daha fazla
Nöbette..
08 Nis 2009 Yorum bırakın
in Aşk, Şiir Etiketler:Asker, Aşk, Özlem, gözyaşı, nöbette, paylaşmak, sen, serhan yüksel, Sevgili, zaman, Şiir
Saat yedi otuz beş
Seni düşünerek geçti kaç saatim
En iyi zaman seni düşünerek geçiyor zaten
Birde sigaramdan derin nefesler çektiğimde
Sebebini bilirsin parasız günlerimizden
Tek bir nefesi bile paylaştırdı o günler
Olsun sen vardın yanımda
Ve ders kitapları ve defter
Ve ellerin vardı yüzümü okşayan
Senin canın vardı canımda
Bir çocuk vardı benimle oynayan Daha fazla
Bir Sayfa Yazının Tek Kelimelik Özeti: Ayrılık
31 Mar 2009 1 Yorum
in Aşk, Deneme, Edebiyat, Mektup, Serbest Yazı Etiketler:ben, bey, biz, gündüz, gece, gidiş, gittin, hanım, kaçmak, karanlık, kızgınlık, sen, serhan yüksel, siz, unutmak, zaman
Sen gittiğinde geceler uzamaya, günler kısalmaya başlamıştı. İki mevsim geçti senin üzerinden; tadı tuzu olmayan, acısı yerinde iki mevsim.
İşkenceye hazır ofislerden, kahve ve sigara tadındaki karanlıklara taşınmıştık biz oysa.
Takım elbiselerin biçimlendirdiği bey – hanım kılıklarından çıkıp senli – benli ve en güzeli bizli kelimeleri uçuştururduk birbirimize.
Saçlarının değdiğini hissederdim yüzüme, bana yazarken, ellerinin sıcaklığını.
“Evet” derdim içimden “Evet, bu kadar uzaktayken ancak bu kadar yakın olabilir iki insan”
Biz karanlıkta kalmalıydık Küçük Hanım; aydınlığa çıkmak için aşkı mum gibi yakıp eritmemeliydik. Daha fazla
Bu Gece
25 Mar 2009 Yorum bırakın
in Aşk, Şiir Etiketler:ağaçlar, üzülmek, bütünleşmek, derin, gece, iki yüzlü, karanlık, kuşlar, serhan yüksel, sevinç
Eğer bu gece ölürsek,
Ruhlarımızı rüzgarlar götürecek
Diğer günlerden daha hızlı
İzlerimizi bu dünyadan silecek
Ve iki yüzlüler arkalarını dönüp gidecek
Gözlerinde yaş kalplerinde sevinçle
Üzülen olacak mı bilmem ama
Ağaçlar ve kuşlar ağlayacak o gece
Gece daha karanlık olması gerekenden
Ölüm yayılıyor tüm bedenimize
Bütünleştik ayrılmadık sevdiklerimizden
Vücudumuzu bıraktık onlar için
Soğuk bir günde sabah erken
Ve de gülenler vardı derinden derine.. Daha fazla
Ruh
24 Mar 2009 Yorum bırakın
in Aşk, Şiir Etiketler:Ağlamak, beyaz, gece, gece yarısı, gri, leke, ruh, ruh çağırmak, serhan yüksel, siyah
Dün gece yarısı herkes yattıktan sonra
Ruh çağırdım
Hiç tanımadığım birinin ruhunu
Ona senin adını bağırdım
O da fısıldadı kara rüzgarlara
Ruh tamamen beyaz değildi
Siyah gri lekelerle donanmış
Bir çarşaf gibi
Dakikalarca durdu karsımda
Anlaşılmamaktan dert yandı
Ve lekelerinin sebebinin
Günahlardan olduğundan bahsetti
Ben O’na yalan söyledim O’da inandı
Bir ruh çağırdım dün gece yarısı
Hiç tanımadığım birinin ruhunu
Koptu geldi taa içimden
Ağladı dakikalarca karsımda
Dün gece yarısı herkes yattıktan sonra.. Daha fazla
Hesaplaşma..
14 Şub 2009 Yorum bırakın
in Başkaldırı, Felsefe, Psikoloji, Serbest Yazı Etiketler:Ölüm, Ölmek, hayat, hesaplaşma, Savaşçı, serhan yüksel, Tanrı, Yalnızlık, Yenilmek
“Yapabileceğim bir şey var mı ?” diye sordu Tanrı
Hayır anlamında başını salladı yorgun savaşçı
Yorgun olduğu belliydi yüzünden
Tüm kasları vücudu peltemsiydi,
Ve içinde bir yer kırgındı belliydi
“Savaşta mı oldu?” göstererek eğik kılıcı sordu Tanrı
Savaşçı bulanık gözlerini kılıcına indirdi
“Evet.. ama düşmanım onurlu değildi”
“Kimdi?”
“Hayat”
Esen ılık rüzgar saçlarını dağıtıyordu savaşçının
Ürpermesine neden oldu bu insanlara özgü biçimde
Tanrı hafifçe öne eğilerek “Hissediyor musun?” dedi Daha fazla
Rüyaların Efendisi
07 Şub 2009 Yorum bırakın
in Başkaldırı, Deneme Etiketler:ateş, Ölüm, çelik kılıç, ölümlü, büyü, büyülü ezgi, Dream, efendi, etkileyici, gökyüzü, göğüs germek, kan kokan rüzgar, kin, kutsal, kırbaç, lord, lord of dreams, mahşerin dört atlısı, nefret, parçalamak, rüya, rüyaların efendisi, serhan yüksel, tılsımlı kolye, şeytan, ıssız bir çöl
Mahşerin dört atlısı gibi yüreğimden kopup gelen dört isyankar dürtünün etkisiyle tüm kinimi ve nefretimi ölümlülerin üstüne kustum. Onur, zafer, ihanet ve nefret; işte beni ay ışığı altında kurdun gözü gibi parlayan çelik kılıcımla gökyüzünü parçalamaya yeltendiren dört kutsal duygu. Ölümsüzlüğün kanadında gelen mağlubiyeti kabul etmeyip, tüm savaşçılar gibi, zafer naralarıyla uçan atlılarıyla saldıran şeytanın elçisine göğüs gerdim. Damarlarımda dolaşan ölüm bana cesaretin, gücümün yetmediği kara gözlü iblisler ise zaferin kaynağını verdiler. Issız bir çölde rüzgar bağışlanmak isteyen ruhlar gibi sürünürcesine eserken her bir tanesi akrep iğnesi kadar acı veren kumlar tüm vücudumda bir kırbaç gibi şakırdıyordu. Daha fazla
Dalgakıran
03 Şub 2009 1 Yorum
in Deneme, Edebiyat Etiketler:14 şubat, Ay, Ayrılık, Aşk, Ağlamak, çocuk, balık, bulut, dalga, dalgakıran, Deneme, deniz, gökyüzü, gözyaşı, Hasret, hüzün, hiçbir zaman, kız, meltem, nemli, rüzgar, saç, serhan yüksel, Sevgili, yakamoz, yosun, yıldız, yıldızlar, ıslak
Ay yükselmeye başlamıştı yıldızlar ona eşlik ediyordu çok uzaklardan ama ışıklarını ona yetiştirerek. Denizin üzerinde küçük balık sürüleri gibi oynaşan yakamozlar uzaklardan kıyıya kadar geliyor, dalgakıranın yosun tutmuş kayalıklarında kayboluyorlardı. Meltem hafifti, okşar gibi esiyordu. Çocuk biraz daha yasladı başını omzuna kızın. Kız da ona doğru biraz daha sokuldu.. Konuşmanın bir anlamı yoktu, meltem, yakamozlar ve ay en güzel aşk kelimelerini fısıldamaktaydılar. Kızın belini biraz daha sıkıca kavradı çocuk ayrılmak istemediği belliydi. Gözlerini açtı hafifçe en derinlerden gelen hüznün dışarı çıkmak istemesiyle.
Kızın saçları hafifçe dalgalanmaktaydı, kendisine az da küçük gelen hırkasından daha çok; çocuğun nefesiyle ısınmak ister gibi sokulmuştu.. Bulutlar hiç acele etmeden sırayla geçtiler üstlerinden.. Ay her bulutun arkasından çıkışında kızın saçları ve gözlerinde parlıyordu ve bu yansıma ayın kendisinden çok daha güzeldi.
Daha fazla
SON YORUMLAR