Ayın Sureti


Gece sabaha kalamıyor, devredemiyor bugün. Bahçede Güney’i düşlüyorum. İnsanların yokluğundan istifade edip kaçmak istiyorum. Seke seke dağlardan, seher vakti  güneye kavuşmak Toroslar’ ın Yörük çadırında deliksiz uyurken yarı ölmek istiyorum. İstiyor-dum.

Gürültüler geri çağırıyor ansızın. Ben Toroslar’a, bedenim sessizliğe karanlığa başkaldıran haykırışlarla şehrin kavşağında irkiliyorum. Ellerimin altında yüzü ayın sureti, beynime kazımak için gözlerine bakıyorum, gözlerini göremiyorum. Yaşam belirtisi ver diye uğraşıyorum, ellerimin altında rengi renksizleşiyor. Konsantre olup saatlerce mücedele ediyorum yaşam belirtisi istiyorum, süre doluyor benden gidiyor her yerden gidiyor alnımdaki terler gözlerine düşüyor ki; omzumda bir el “yeter artık bırak” diyor. Kaderin yazgının karşısında çaresizlikten dimdik duruyor, sesimin yankısını duyuyorum  “Bu gece değil! Benim ellerimin arasında değil!

Ve onun bedeni “beni rahat bırak” diyor.  Bırakıyorum. Yaşam düğmesine basılıyor doğanlar, ölenler ve aradakiler yaşamaya çalışanlar.

Yenilen sen misin ben mi? Yaşayan kim peki? Susuyorum. Algılamaktan sorgulamaktan kendimi muaf bırakıyorum. Memleket büyüyor, dünya büyüyor ben küçülüyorum.

Asker karakola dönsün ben toroslar’ a döneyim gece ıssızlaşsın. Beynim sussun, asker uyusun, ben uyuyayım o evine dönsün istiyorum.

Yazık ki gece sabaha devrediyor. Görevliler sokağı temizlerken sabah geceyi yalanlıyor izleri örtüyorum. İnsanlar caddeyi doldururken gülümsüyorlar. Gülümsemeliler.

Ben Yörük çadırımda yarı ölü uyanıyorum. Düşlerimi çadırın toprağına gömüp kâbuslarıma yürüyorum.

Derya KOŞAR

Facebook'ta Paylaş

Yorum bırakın