Ev Kadınlarının Toz Yuvaları!

Sonra tamamlayacağım, şimdi brain storming yapıyorum sadece.
Danteel danteeel…
vitrin ve cam eşyalar. (7 Eylül)

Ev kadınlarının bilinçli olarak yarattıkları “toz yuvaları” olduğunu düşünüyorum. Bunun sebebi, vakitlerinin çoğunu “ev”de geçirmeleri olabileceği gibi, doğrudan ve sadece “kadın” olmalarından da kaynaklanabilir.

Evde zaman geçiren kadın, kocasını ve/ya çocuklarını yolladıkan sonra temel işleri yapar ve sonrasında birkaç saat boyunca boşluğa düşer. Bazen sabah programlarıyla, bazen alışverişle doldurulabilen bu boşlukların kesin çözümü ise, konu başlığında geçen “toz yuvaları”dır. Daha fazla

Karga Şeysi !

Ben bu kargaları anlamıyorum. Sürekli etrafımdalar. Sabah evden çıkıyorum, karganın teki gelmiş kedilerin ıslak ekmeklerini yiyor zorla. Yanından geçiyorsun umursamıyor.

Sonra kargalarla ilgili deyimler geldi aklıma. Derler ya “karga bokunu yemeden” diye. Hatta, nispetle kibar insanlar “karga kahvaltısını etmeden” derler.

Ne demek şimdi bu ki? Kargalar sabah kalkıyor, ellerini yüzlerini yıkamadan ilk iş olarak kakalarını yapıyor, sonra da bunu afiyetle yiyorlar mı? Bunu içgüdüsel olarak mı yapıyorlar? Eğer öyleyse, karga b.kunun içinde vitamin falan olabilir mi? Bu konuyu sonra irdelemek üzere bir kenara bırakıyorum. Daha fazla

Mini-Büs

Kadıköy-Üsküdar

Bağlarbaşı mı?

En öne oturuyorum. Şoför yanı.

Dün en arkaya, ortaya oturmuştum. Okeye dördüncü gibi. İri bir adam, iri bir kadın ve bacaklarını aça aça oturan ikinci bir adam. Bana düşen bunların ortası.  İki büklüm oluyorum, yine de kadının tombul etleri koluma değiyor. O kadarla kalsa iyi, kalçasıyla temas halindeyim ve ona değen noktalar terliyor. Sağa kaysam şişko adam, daha kötü. Daha fazla

Gülcü Kadın !

Deniz kenarı. Birkaç düzine masa. Çoluk-çoluk insancıklar. Tek yok, hepsi çift. Hayatı çifter çifter yaşıyorlar. Olamazlar tek, kalamazlar tek; yenilirler yoksa.

Takılır ayakları bir yerde. Tutacak kimse bulamazlar. Çifte gidiyorlar o yüzden.

Benim sayım ise 9. Tek sayı. Çiftler başlamadan hemen bir durak önce. Ya da, köprüden önce son çıkış. Daha fazla

Çapraşım

Çapraşığım. Yönünü ıskalamış bir şey gibi. Ney gibi? Hımm, Kutsal Kase aramaya giden süvariler gibi… Yok onlar süvari değildi. Tımarlı sipahi de olamazlar. Şövalye diyelim en iyisi, kutsanmışından.

Bulanmak gerekiyor berraklaşmak için. Ve dağılmak gerekiyor toparlanmak için. Dağınığım. Bulanığım. Az kaldı sanki görünecek ışık… The Daylight. Full of delight. Daha fazla

Doğru İnsanı Kovalarken !

– Yani denedik ama olmadı demek ki doğru insan değilmiş.

– Ay evet boşver, bir gün karşına doğru insan çıkar nasılsa.

Şimdi bu doğru insanın hikayesi, çok eskilere dayanır. Genelde kadınların daha sık kullandığı bu tamlama “beyaz atlı prens” kültüyle alakalıdır. Söz konusu prens, zamane teknoloji çağı ve tüketim toplumunda evrilerek yerini atsız ve prenssiz bir “doğru insan” a bırakmıştır.

Doğru insanı bulmak varsayımın temeli, kişinin kendini otomatikman, “taken for granted” ve doğuştan doğru olarak görmesinden kaynaklanır, ki aslında müdahale edilmesi gereken bir durumdur. Daha fazla

Oda

“Beni kim okuyacak?”

“Armağan ettiklerin.”

“Peki kimin doğum günü?”

“Armağansız kalanların.”

“Sana olsun o zaman.”

“Ben ufak çaplı bir metaforum.”

“Demek ki armağanın yok.”

“Kuytu köşe simgelerini ve tireler arasındaki cümleleri hediye ederler.”

“O zaman sana sayfa yazacağım.” Daha fazla