08 Şub 2010
by editor
in Başkaldırı, Şiir
Etiketler:a.tolga akpınar, Ağlamak, gözyaşı, hüzün, Sinestezi E Dergi, Tereddüt, tolga akpınar, Şerefsiz, Şiir
Şimdi dokunun bana,
şimdi ağlayayım …
Söz veriyorum bin âh işitmeyeceksiniz.
Dokunsanız ağlarım, istediğim de bu zaten.
N’olur dokunun bana, derdimi dökeyim sağa sola …
Bu sefer gözlerim konuşacak, döktüğü yaşlarla …
Hıçkırırarak değil, sessizce bir köşede ağlayayayım.
Yeter ki dokunun bana, dokunun da sebep olsun.
Asıl sebeplerin gücü yetmiyor ağlamama,
Dostun dokunması sebep olmazsa …
Onun için n’olur dokunun bana, dokunun da ağlayayım.
Dokunsanız ağlarım, yüreğimi falan dağlarım …
Dağlanmamış yürek ne gerek bana …
Sağ gözüm yaşardı, sol gözüm tereddütte,
Ağla ulan işte, sende ağla, nazın kime?
Zaten tereddüt değil mi şerefsizlik yapan …
Gözlerimi bakmasınlar diye kışkırtan…
Cesur olun ulan, ağlanacak yerde ağlayın!
Gülünecek yerde gülün, ama şimdi ağlayın!
Hem ağlamayan göz ne gerek bana! Daha fazla
29 Oca 2010
by editor
in Edebiyat, Şiir
Etiketler:çare, çaresiz, çene, deniz, ekran, el, erdem, erhan tığlı, gazete, göz, gözyaşı, hayat, insaniyet, kan, kar, revan, rica, Sinestezi E Dergi, uçurum, yol, İnsan
Gazetelerden kan sızıyor
Ekranlar kanlı
Kan gövdeyi götürüyor
Yollar kan gölü yollar kan revan
Kan denizi dinlemiyor aman
Kanlı gözyaşları döküyoruz çaresizliğimize
Kan oturmuş gözlerimize…
Nereye saklayacağımızı bilemiyoruz kanlı ellerimizi
Dinmiyor hiç umduğumuz dağlara yağan kar
Bitmiyor sağımızdaki solumuzdaki uçurumlar
Çenemize kadar kana battık
Her taraf kan içinde ama
Bulunamıyor bir türlü toplumu sağlığa kavuşturacak kan… Daha fazla
16 Oca 2010
by Erkan Mercan
in Şiir
Etiketler:a.tolga akpınar, Alparslan Tolga AKPINAR, Ayrılık, öfke, bağımsız, dünya, dinle, gözyaşı, hüzün, intikam, keder, korkunç, lüzumsuz, pişmanlık, sert, Sinestezi E Dergi, tepki, tolga akpınar, umarsız, yalan, yumruk, şarkı, İnsan

Hüzünlüyüm yine, hüzünlü şarkılar dinliyorum…
İçinde gözyaşı olan şarkılar, içinde keder, içinde ayrılık olan…
Ve ayrıca öfke, pişmanlık, intikam falan filan…
Hüzünlüyüm, hüzünlü şarkılar dinliyorum faydası olmayan.
Dinliyorum, sadece dinliyorum gerisi yalan… Daha fazla
02 Ara 2009
by sinestezi
in Aşk, Deneme, Serbest Yazı
Etiketler:Ayrılık, Aşk, Ağlamak, dîde-i giryân, dramatik, facebook, feryat, gölge, göz yaşı, gözyaşı, güzel, gece, hüzün, kavuşmak, mete akpınar, metehan akpınar, Mustafa Ceceli, night, rüya, Sevgili, Sinestezi E Dergi, ten oyalanır can yanar, unutamam, unutmadım, yar, yavaş yavaş
Sıradan bir gün daha geride kaldı. Güneş batıyor yavaş yavaş.. İnsanlar evine çekiliyor. Kim bilir neler yaşadılar bugün.. Neye üzüldüler? Neye sevindiler? Ne kaybettiler? Ne kazandılar acaba..? Sıradan bir gün işte yine seni düşünüyorum. Yine aklımın bir köşesindesin, rahat durmuyorsun. En yakınken en uzak olmuştun ya hani, şimdi en uzakken en yakınsın bana..
Aklımda, kalbimde, her baktığım yerde, her baktığım kişide senden bir şeyler görüyorum. Özellikle de gözlerin hiç gitmiyor bu kör olası gözlerimin önünden. Daha fazla
08 Nis 2009
by Erkan Mercan
in Aşk, Şiir
Etiketler:Asker, Aşk, Özlem, gözyaşı, nöbette, paylaşmak, sen, serhan yüksel, Sevgili, zaman, Şiir
Saat yedi otuz beş
Seni düşünerek geçti kaç saatim
En iyi zaman seni düşünerek geçiyor zaten
Birde sigaramdan derin nefesler çektiğimde
Sebebini bilirsin parasız günlerimizden
Tek bir nefesi bile paylaştırdı o günler
Olsun sen vardın yanımda
Ve ders kitapları ve defter
Ve ellerin vardı yüzümü okşayan
Senin canın vardı canımda
Bir çocuk vardı benimle oynayan Daha fazla
13 Şub 2009
by editor
in Aşk, Mektup
Etiketler:14 şubat, ata göktuğ, Aşk, Özlem, derin sızı, doğum günü, fikrimin ince gülü, gönderilmemiş mektuplar, gözyaşı, gizli yara, hasbihal, Hasret, hüzün, iş tulumu, kavrulan dudaklar, selam eder gözlerinden öperim, Sevgili, unsent letters, uzun zaman
Ey gizli yaram, ey derin sızım; evvel mahsus selam eder, gözlerinden öpmek isterim. Lakin öpemem, dokunamam bile. Bilirim ki yanar kavrulurum. Sen öyle bir ateşsindir ki ismini anarken kavrulan dudaklarım, tutuşan yüreğim iyi bilir korunu..
Uzun zaman oldu hasbihal etmeyeli, sen nasılsın görüşmeyeli? Ben aynıyım, aynı benim. Biraz saçlarım döküldü, biraz belim büküldü. Uzağı da seçemiyorum gözlüksüz. Mide ağrılarım stresten, baş ağrım düşünmektenmiş güya. Hekimler de baştan savar oldu..
Sen nasılsın görüşmeyeli? Hala gülüyor mu gözlerinin içi, hala hayat dolu musun? Bak hayat yormuş Serdar’ı, Fatih’e de yalan söylemiş. Ben de artık güvenmiyorum. Daha fazla
04 Şub 2009
by Erkan Mercan
in Aşk, Deneme, Edebiyat, Mektup
Etiketler:Aşk, boş, fatih canavaroğlu, gözyaşı, Mektup, ruh, söz, sevda, sevgi, Sevgili, sevilmek, sevmek, yazmak, Yazı
Biraz önce elimde boş bir mektup vardı, okunmaya hazırlıksız bir yazı. Kimse okumasın diye daha yazmamıştım. Canıma tak etti feryatları,”yaz” dedi beni, çünkü yazmak hayattan öç almaktı bir nevi. Oysa hiç yazmadım ben ruhumda zorla sıkıştırılmış namlusu kendine dönük mersiyelerimi, içinden onca harf çalınmış alfabemle. Oysa boştu bu kâğıt biraz önce bütün çıplaklığıyla.
Biraz önce elimde boş bir mektup vardı, berraklığını hiç kaybetmemiş sesinin yadigârı. Yalnızlığın ritmini arıyordum bütün solo parçalarında, aşk bestelerinin. Belki de sadece seni dinlemek isteyişindendir, sağır kulaklarım, yine bu yüzdendir belki duyabildiğim en güzel şarkı, senin sesin. Acaba kalmış mıdır bana da yokluğunun acısını dindirecek kadar sessizlik musikisi? Biraz önce elimde boş bir mektup vardı, tıpkı ismin, tıpkı yüzün gibi nur ve seni anlatmaya yetersiz olduğu için utanıyordu bütün sözcükler. Necm-i gisü-dâr boşluklarında bir ümit çığlığıydın dudaklarımda. Her kelimeyi en iyi arkadaşımmış gibi seçiyordum ama nedense her seferinde hayal kırıklığı olarak geri dönüyordu çehreme. Daha fazla
03 Şub 2009
by editor
in Deneme, Edebiyat
Etiketler:14 şubat, Ay, Ayrılık, Aşk, Ağlamak, çocuk, balık, bulut, dalga, dalgakıran, Deneme, deniz, gökyüzü, gözyaşı, Hasret, hüzün, hiçbir zaman, kız, meltem, nemli, rüzgar, saç, serhan yüksel, Sevgili, yakamoz, yosun, yıldız, yıldızlar, ıslak
Ay yükselmeye başlamıştı yıldızlar ona eşlik ediyordu çok uzaklardan ama
ışıklarını ona yetiştirerek. Denizin üzerinde küçük balık sürüleri gibi oynaşan yakamozlar uzaklardan kıyıya kadar geliyor, dalgakıranın yosun tutmuş kayalıklarında kayboluyorlardı. Meltem hafifti, okşar gibi esiyordu. Çocuk biraz daha yasladı başını omzuna kızın. Kız da ona doğru biraz daha sokuldu.. Konuşmanın bir anlamı yoktu, meltem, yakamozlar ve ay en güzel aşk kelimelerini fısıldamaktaydılar. Kızın belini biraz daha sıkıca kavradı çocuk ayrılmak istemediği belliydi. Gözlerini açtı hafifçe en derinlerden gelen hüznün dışarı çıkmak istemesiyle.
Kızın saçları hafifçe dalgalanmaktaydı, kendisine az da küçük gelen hırkasından daha çok; çocuğun nefesiyle ısınmak ister gibi sokulmuştu.. Bulutlar hiç acele etmeden sırayla geçtiler üstlerinden.. Ay her bulutun arkasından çıkışında kızın saçları ve gözlerinde parlıyordu ve bu yansıma ayın kendisinden çok daha güzeldi.
Daha fazla
SON YORUMLAR