Pişman mısın Nalan?


soru_isaretiBir insan hatalarından ders almamaya özenle dikkat ediyorsa, buna samimiyete dayalı ilişkiler içerisinde “Mal mısın arkadaş?” denir. Matematik gibi bilgilerimize kesinlik kazandıran bir bilimde bu olaya “Sende hiç akıl yok (Sıfır).” denirken, mantık gibi bilgilerimize tutarlılık kazandıran bir bilimde ise “Hah bravo, pek bravo! Ne de güzel ibretlere gark olmuşsun öyle!” şeklinde dalga konusu edilir. Çekirdek-olojide (Egeliler buna çiğdem-oloji de derler.) ise, “Hastalık gibi bir şey abi bu.” denmesine girip kafanızı hiç karıştırmayacağım.

Peki, neyden mütevellittir ki, sonunda pişman olacağını bile bile bir olayı yapmakta kendini tekrara alırsın ey beşer? Her seferinde bir süper kahraman mı gelsin göklerden istersin, “İşte geldim buradayım Sayın Israr. Artık bu olay sizin için bir hata olmaktan çıkacak, bakınız gözlerimden çıkardığım özel lazer ışınları sayesinde siz bambaşka bir insansınız artık.” demesini mi bekliyorsun? Yoksa eylemin hemen ertesinde sonuçlarını göz ardı ederek, gözlerini kapatınca onu da hiç kimsenin görmediğini düşündüğü 2 yaşında bir çocuğa mı özeniyorsun? (2 yaşındaki arkadaşlar lütfen alınmasınlar. Amacım sizi rencide etmek değil. Ama yani canım siz de…)

Belki de, kendini her zaman haklı çıkaracak kadar seviyorsundur; kendine hiç kıyamayacak kadar narsistsindir. Kendine kıyamamak kisvesi altında sakladığın iradesizliktir; “Bir daha asla..” diye tümceye başlayıp kendine söz verip de tutmamaksa özsaygı eksikliği. Hatta ve hatta, yapacağını yapıp kimseden destek görmediğinde “Kimse beni anlamıyoooo!” tribine girecek kadar bencilsindir, ha? Tamam, çok üstüne geldim sevgili Tekrar Hanım/Bey; fakat, artık farz-ı misal “Hep yanlış kişiyi seçiyorum. Ben böyleyim.” gibi cümleler, yaşın 17 olduğu zamanlardan el sallamıyor mu sana? 2 yaşındaki bebeden sonra, bir ergene öykünmek de pek bir çözüm değil açıkçası. Ha, dersin ki, insan hayatı hatalarından öğrenir; ben de sana “Eyvallah.” demem. Bir yanlışın düzenli olarak hayatına girmesi, aslında “öğrenme” olayına çok da meraklı olmadığını gösterir. Unutma ki, her şeyi öğrenmek için de hata yapman gerekmez.

“İnsan beşer, kuldur şaşar.”mış. Şaşma! Ünlü düşünür Fatîma Kılıçsoy ne der, “Hey dostum, bir insan kendini yönetemiyorsa, hayvandan ne farkı kalır? Yoo madafaka!”

Sorarsın ki, ne zaman bitecek benim bu daimî çocukluklarım? Öyleyse hep beraber yarının gelme koşulunu dile getirelim: “Yatcaz, kalkcaz.. Yatcaz, kalkcaz… Yatcaz, kalkcaz.. İşte o zaman..”

Okuyucuya dipnot: Bu yazı, çoğunlukla başkalarına ayar vermek üzere çeşitli “çuvaldız” eserler(!) ele alan bir garibin, öncelik verme gerekliliği hissetiği bir “iğne” yazısıdır.

Fatma KILIÇSOY

4 Yorum (+add yours?)

  1. Fatih
    Şub 22, 2009 @ 13:05:35

    Fatima Hocam yazınızı beğeniyle okudum, yeni dönem siyah-beyaz mizahı çok güzel yakalamışsınız, umumi ve içtimai şikayetlerden kesitler etkileyici bir dille vurgulanmış ve sadece serzenişte bulunmakla yetinmeyip deneyselliğe gebe çözüm yollarıda yazının muhtelif yerlerine serpiştirilmiş,gizlenmiş. Yeni yazılarınızı ısrarla! bekliyoruz.Teşekkürler.

  2. Nazlı Özdil
    Şub 22, 2009 @ 20:33:53

    ahaha :)

    bir fatma kiliçsoy klasigi olacak kesinlikle :)

  3. Alper Akpınar
    Şub 22, 2009 @ 22:07:29

    Sayın Kılıçsoy, iğne niteliğindeki bu yazınız çuvaldız niteliğine sahip olacak yazılarınız hakkında fikir veriyor. Daha iddialı ve konusu daha kesin yazılarınızın hayranı olacağımı sanıyorum. Bir alkış!..

  4. editor
    Şub 23, 2009 @ 09:32:03

    Nihayet ilk yazınızla jurnalimize şeref verdiniz, şimdiden yazacağınız diğer yazıları düşündükçe tarifsiz heyecanlar yüreğimizi pırpır ettiriyor. Hoş geldiniz, sefa getirdiniz!

Yorum bırakın