(d.1272-ö.1333),
Bir avazdır Aşıkpaşa. Türkçenin küçümsendiği ve fars şovenizminin etkisinde kalınarak halkın konuştuğu dil olan Türkçe’ nin sarayda konuşulmadığı bir dönemde Garibname adlı eserini yazarak Türkçe’ nin önemini vurgulamış ve saray’ da türkçe konuşulması gerektiğini vurgulamıştır. Arapça ve Farsça’ nın resmi dil olarak kullanılmasına ilk tepki Karamanoğlu Mehmet bey tarafından gösterilmiştir. Karamanoğlu Mehmet Bey’ in öncülüğünü ettiği “Türkçeçi hareketine” Mevlana Celaleddin-i Rumi’ nin oğlu Sultan Veled ve ünlü düşünür Yunus Emre de destek vermiştir. Ancak en ateşli destek Aşıkpaşa tarafından verilmiştir. 12.000 beyitten oluşan Garibname adlı eserinde büyük ölçüde Türkçe dilini kullanmış ve türklükle alakalı tasavvufi şiirler yazmıştır. Garibname adlı eseri “Türkiye Türkçesi İle Yazılmış İlk Edebi Eser” olarak tarihte yerini almıştır.
Moğol istilasından kaçıp Türkistan’ dan Anadolu’ ya gelen Babai tarikatının kurucusu olan Baba İlyas’ ın torunu olan Aşıkpaşa Kırşehir ilinde doğup burada ikamet etmiştir. Aynı zamanda tımarlı sipahi olan Aşıkpaşa mutasavvıf bir aile geleneğini devam ettirmiştir.
Aşıkpaşa o dönemde konuşulan önemli diller olan Arapça, Farsça ve Ermenice dillerini iyi bildiği halde Garibname adlı eserini bir başkaldırış olarak yazdığı için türkçe yazmıştır. Esere Garibname adını vermesinin sebebi ise o dönemde türkmenlerin mazlum olduğunu belirtmek istemesinden kaynaklanmaktadır.
O devirde bilginler ve şairler arapça ve farsça dilinde eserler yazıp türkçe’ yi kullanmazken, Karamanoğlu Mehmet Bey’ in “Bundan böyle divanda, dergahda, mescidde, meydanda Türkçeden başka dil kullanılmaz” emrinden sonra Aşıkpaşa yazdığı Garibname adlı eserinde şu mısraları kullanmıştır;
Gerçi kim söylendi bunda Türk dilli
İlle masum oldu mani menzili
Çün bulasın cümle yol menzillerin
Yirme gel pes Türk ve Tacik dillerin
*
Kamu dilde var idi zabt-u usul
Bunlara düşmüş idi cümle ukul
Türk diline kimesne bakmaz idi
Türklere her giz gönül akmaz idi
*
Türk dahi bilmez idi ol dilleri
İnce yolu ol ulu menzilleri
Bu kitap anunçin geldi dile
Kim bu ehli dahi mani bile
*
Türk dilinde yeni manalar bulalar
Türk-Tacik cümle yoldaş olalar
Yol içinde birbirini yirmiye
Dile bakıp maniyi hor görmiye
Görüldüğü üzere kullandığı dilin yalın olması bugün bile anlaşılmasını sağlamaktadır. Türki devletler arasında ortak bir dil geliştirme çabası içerisinde olan dilcilerimize sunulan önemli bir kaynaktır Garibname adlı eser.
Garibname adlı eserinde sadece türklüğün kuvvet, kudret ve kahramanlığından bahsetmez Aşıkpaşa, aynı zamanda bu eserde felsefe, psikoloji ile alakalı fikirler ve hususiyetle tasavvuf ilminin yansımaları da mevcuttur. Yazdığı şu mısralar Garibname’ nin tasavvufi derinliklerine bir örnek teşkil eder;
“Cemâlin pertevi, ey dost; salalı nur-u envarı
Olup Mecnun gibi hayran kıluram nale vü zâri.
Bu gözler kim seni gördü, cihanın terkini kıldı;
Erer vuslat makamına olup Mansûr-u şeydayî.
Tecelli derde dermandır, kulun arzusu sultandır,
Bu can yoluna kurbandır, görelden ol temaşayı.
Ciğer derdin ile hundur, akan çeşmimde ceyhundur,
Gönül aşk bahrine daldı, n’ider bes gayri sevdayı…
Bu benlik mahvolup kaldı, cihan külli fenâ oldu,
Bu mânâ sırları duydu, anıçün oldu rüsayi.
Bu yola can veren Âşık amel kıla Hak’a lâyık,
Şarab-ı lemyezel içüp temaşa kıl bu deryayı…
yukarıda da görüldüğü üzere Aşıkpaşa bu eserinde tasavvufi derinlikleri yansıtmıştır. Aşıkpaşa bu eseri yazarken Mevlana Celaleddin-i Rumi’ nin Mesnevi adlı eserinden etkilenmiştir. Ancak Mesnevi’ de hikayelerin ard arda ve birbirleriyle uyumlu olması durumu Garibname’ de mevcut değildir.
Aşıkpaşa ilimle irfanla meşk içinde idi. Çağının en önemli ilim adamlarından olduğu önemli bir şairdi de aynı zamanda. Selçuklu Devleti’ nin çöküp Osmanlı Devletinin kurulduğu bir dönemde yaşayan Aşıkpaşa’ nın ne kadar önemli bir şahsiyet olduğunu, onunla alakalı yazılmış Ahmet Aşıki’ nin şu mısralarından da anlayabiliriz;
Okutur hutbe Orhan Gazi
Ol Osman bir konurlu nesli gazi
Şeriat gülüne gelenler oldu
Çün doğdi şemsi bahti Orhan Gazi
Gaza için kim akbörk geyüptür
Yüzü sağ, işi sağ Orhan Gazi
Ne geyse yakışır Orhan Gazi
Aşık Paşa zamanında idi Gazi
Yukarıdaki mısralarda şair, Osman Gazi’yi överken onun Aşıkpaşa zamanında yaşadığını belirterek Aşıkpaşa’ nın o dönemki şöhreti ile alakalı günümüze bir bilgi sunmaktadır.
Aşıkpaşa’ nın Garibname adlı eserinden başka “Maarifname” , “Risale Fi Beyani’s-Sema” , “Fakrname” , ” Vasf-i Hal” ve hikaye , kimya risaleleri mevcuttur. Ancak bu yapıtlarla alakalı detaylı bir çalışma henüz yapılamamıştır. Sadece Fakrname adlı eserin Mesnevi türünde yazılmış bir eser olduğu bilinmektedir. Bu eser Yüz Altmış Bir Beyitten oluşmaktadır. İki orjinal nüshası olan eserin bir nüshasının Roma Biblioteca Eananatence Turca 2054 numarada diğerinin ise Manisa Muradiye Kütüphanesi’ nde olduğu bilinmektedir.
Aşıkpaşa’ nın kabri Kırşehir ilinde Kayseri-Ankara Karayolu üzerinde bir türbededir. Eserleriyle Türk Diline büyük katkılarda bulunan Aşıkpaşa, önemli bir tarih olmasına karşın, üzerinde fazla araştırma yapılmaması nedeniyle yeni nesil tarafından pek tanınmamaktadır. Tarihçilerin ve dil bilimcilerin Aşıkpaşa üzerine eğilmesi ve kayıp olan eserlerinin gün yüzüne çıkması belki de Türk Rönesansının çağımızda büyük bir aşama kaydetmesine katkıda bulunacaktır.
A.Tolga AKPINAR
Faydalanılan Kaynaklar:
http://brahms.emu.edu.tr/cderdiyok/asikpasa.htm (Ömer Yılmaz)
http://www.sufism.20m.com/ustalar.htm
SON YORUMLAR